Erkenden uyanmış , saçlarımı taramış, hafiften bir göz makyajı yaptıktan sonra cüppemi giymiştim. Aynanın karşısına geçip göğsümün üzerinde duran yılana gururla baktım. Onu taşımaktan gurur duyuyordum. Yatakhanedeki kızlarla uğraştım bir süre. Çok basit insanlardı. Hoşlandıkları erkeklerden bahsedip duruyor ve aldatıldıkları için ağlıyorlardı. Ben ise bu durumdan gayet hoşnuttum. Okulda göze çarpan bir insandım. Ama biri de benim gözüme çarpıyordu. Ahhh Aaron...Onu şu an çok seviyordum. Onunla çok rahattım ve ona sahiptim. Ama şimdilik ,sonrasında ne olacağını bilmiyorum.
Zindana indim. Her yer bomboştu. Kimse yoktu. Canım sıkılmaya başlamıştı. Ne yapacak ödevim ne de konuşacağım bir arkadaşım vardı. Kütüphanede en yakın arkadaşım Andee'yi bulacağıma emindim ama canım dışarı çıkmak ve eğlenmek istiyordu. Koşarak aşağı indim. Taş koridorlarda ağır ağır yürüyordum. Kadim duvarlardaki soylu tablolara bakıyordum. Bu sırada yanımdan geçen Peewes 'e de dil çıkarmayı ihmal etmemiştim. Bu yaratıktan hiç hoşlanmıyordum. Tanrıya şükürler olsun ki o da bana bulaşmıyordu. Ailemi iyi tanıyordu. Çoğu zaman korku işe yarar bir duyguydu. Büyük kapıdan dışarı çıktığımda çok hoş bir hisse kapılmıştım. Saçlarımı uçuran rüzgara gülümseyerek baktım. Öğrencilerin hepsi buradaydı. 1.sınıflar basit ve saçma büyüler yaparak eğleniyorlardı. Suratlarındaki aptal gülümsemeden ve üzerlerindeki o komik renklerden anladığım kadarıyla bir grup Gryffindor ve Hufflepuff çimenlere uzanmış birbirlerine birşeyler anlatıyordu. Kızın biri inanılmaz uzunluktaki saçlarını dizlerine koymuş etrafa bakınıyordu. Tek göstereceği şey saçlarıydı. Ihmm bunu da kısmen iyi yaptığı söylenebilirdi.
Oysa benim asıl ilgimi Çınarın yanındaki Ravenclaw lar çekmişti. İçlerindeki altın sarısı karışık saçlara sahip olan çocuk bana bakıyordu. Arkadaşları içerisinde hemen göze çarpıyordu. Umursamaz ve sempatik tavırları , derin deniz mavisi gözleri ve inanılmaz güzel fiziğiyle beni büyülüyordu. Ona doğru koştum ve kucağına atladım. Sıkıca sarıldım ve onu öptüm. Sonra geri çekildim ve ortak arkadaşlarımıza selam verdim. Sonra tekrar ona baktım. Bana gülümsüyordu. Dayanamayıp bir kez daha öptüm ve ekledim ''Eee? Aaron beni özledin mi?''
Zindana indim. Her yer bomboştu. Kimse yoktu. Canım sıkılmaya başlamıştı. Ne yapacak ödevim ne de konuşacağım bir arkadaşım vardı. Kütüphanede en yakın arkadaşım Andee'yi bulacağıma emindim ama canım dışarı çıkmak ve eğlenmek istiyordu. Koşarak aşağı indim. Taş koridorlarda ağır ağır yürüyordum. Kadim duvarlardaki soylu tablolara bakıyordum. Bu sırada yanımdan geçen Peewes 'e de dil çıkarmayı ihmal etmemiştim. Bu yaratıktan hiç hoşlanmıyordum. Tanrıya şükürler olsun ki o da bana bulaşmıyordu. Ailemi iyi tanıyordu. Çoğu zaman korku işe yarar bir duyguydu. Büyük kapıdan dışarı çıktığımda çok hoş bir hisse kapılmıştım. Saçlarımı uçuran rüzgara gülümseyerek baktım. Öğrencilerin hepsi buradaydı. 1.sınıflar basit ve saçma büyüler yaparak eğleniyorlardı. Suratlarındaki aptal gülümsemeden ve üzerlerindeki o komik renklerden anladığım kadarıyla bir grup Gryffindor ve Hufflepuff çimenlere uzanmış birbirlerine birşeyler anlatıyordu. Kızın biri inanılmaz uzunluktaki saçlarını dizlerine koymuş etrafa bakınıyordu. Tek göstereceği şey saçlarıydı. Ihmm bunu da kısmen iyi yaptığı söylenebilirdi.
Oysa benim asıl ilgimi Çınarın yanındaki Ravenclaw lar çekmişti. İçlerindeki altın sarısı karışık saçlara sahip olan çocuk bana bakıyordu. Arkadaşları içerisinde hemen göze çarpıyordu. Umursamaz ve sempatik tavırları , derin deniz mavisi gözleri ve inanılmaz güzel fiziğiyle beni büyülüyordu. Ona doğru koştum ve kucağına atladım. Sıkıca sarıldım ve onu öptüm. Sonra geri çekildim ve ortak arkadaşlarımıza selam verdim. Sonra tekrar ona baktım. Bana gülümsüyordu. Dayanamayıp bir kez daha öptüm ve ekledim ''Eee? Aaron beni özledin mi?''