Kuruyan güllerin küfü andıran nemli kokusu bütün kadedrali sararken ben gözlerimi mumlara dikmiş ateşten de yakıcı olan anılarımı düşünüyordum. Çok olmamıştı buraya geleli. Üç gündü yanlış hatırlamıyorsam... Her neyse kimin umurundaydı ki? Buradaki rahibeyi öldürüp yerini almıştım. Kolay bir avdı çünkü aptalın tekiydi, kimseyle konuşmuyordu, yakın bir arkadaşı ya da akrabası da yoktu. Kısacası ben yerine geçtiğim için onun yokluğunu kimse fark etmeyecekti. Onu tanıyan birileri varsa da ailesinin yanına döndü diyerek geçiştirebilirdim zaten. Kadedralde cinayet işlemek... Bu beni etkilememişti. İlk değildi çünkü. Muhtemelen son da olmayacaktı. Neden rahibeliği seçtiğimi bilmiyorum. Hiçbir zaman dindar biri olmaıştım. Sadece bu yerde kendimi daha huzurlu hissediyordum. Hayatımın her anında vardı burası. Doğumum, en yakın akrabalarımın ölümü, gördüğüm bütün mutlu evlilik sahneleri... En önemlisi de her şey burada başlamıştı. Eğer kaderime bir çözüm bulacaksam, burada bulmalıydım onu. Burada başladıysa, burada bitmeliydi.
Leonardo'yu görmeyeli uzun zaman olmuştu. Her şeyi bırakıp buraya geldiğimde en zoru onunla vedalaşmaktı zaten. Ama içimden bir ses onu yeniden göreceksin diyordu. Diğer insanlardan farklı olarak iç güdülerime güvenmezdim. Altıncı his denilen şeyi bir saçmalık olarak görüyordum. Ama yine de bunu düşünmek güzeldi. Bana yaşamak için umut veriyordu. Her ne kadar benim yaşamam çoğu insan için tehlike oluştursa da... Bedenimin kontrolu uzun zamandır bende değildi çünkü. Bedenim bir kuklaydı sadece. Zamanı geldiğinde emirleri büyük bir titizlikle yerine getiriyordu. O şey beni bir canavara dönüştürüyordu. Korkuyordum geleceğimden. Her an diken üzerindeydim. Buraya geldiğimden beri şarı çıkmamıştım. Kiliseye gelen insanlara görünmemeyi tercih ediyordum, konuşmak isteyenlere ise kısa cevaplar verip geçiştiriyordum. Böyle daha ne kadar yaşayabileceğimi bilmiyorum. Sadece elimden geldiğince dayanmaya çalışıyorum...
Bu büyük kadedral beni sahipleniyordu sanki. Burada daha az korkuyordum. Sanki güvendeymişim gibi... Asamı pürütsüz ellerimin arasında tutuyordum. Onsuz yaşamayı öğrenmeliydim artık. O elimdeyken daha büyük bir tehlikeydim insanlar için. Ama yine de sahip olduğum bu güçten vaz geçmek istemiyordum. En büyük korkum ise burade delirip gitmekti. Zaten böyle giderse kısa süre içinde aklımı kaçırabilirdim. Kendime güvenmeye çalışmalıydım. Başımı ellerimin arasına aldım ve gözlerimi kapanıp düşünmeye çalıştım. Sonsuza kadar burada korkuyla yaşamak istemiyordum. Sonum St. Mungo'da herkesin ziyaret etmeye korktuğu, hatta yanından bile geçmek istemediği bir hücre ya da Askaban olmamalıydı. Bir kaçış olmalıydı...
Leonardo'yu görmeyeli uzun zaman olmuştu. Her şeyi bırakıp buraya geldiğimde en zoru onunla vedalaşmaktı zaten. Ama içimden bir ses onu yeniden göreceksin diyordu. Diğer insanlardan farklı olarak iç güdülerime güvenmezdim. Altıncı his denilen şeyi bir saçmalık olarak görüyordum. Ama yine de bunu düşünmek güzeldi. Bana yaşamak için umut veriyordu. Her ne kadar benim yaşamam çoğu insan için tehlike oluştursa da... Bedenimin kontrolu uzun zamandır bende değildi çünkü. Bedenim bir kuklaydı sadece. Zamanı geldiğinde emirleri büyük bir titizlikle yerine getiriyordu. O şey beni bir canavara dönüştürüyordu. Korkuyordum geleceğimden. Her an diken üzerindeydim. Buraya geldiğimden beri şarı çıkmamıştım. Kiliseye gelen insanlara görünmemeyi tercih ediyordum, konuşmak isteyenlere ise kısa cevaplar verip geçiştiriyordum. Böyle daha ne kadar yaşayabileceğimi bilmiyorum. Sadece elimden geldiğince dayanmaya çalışıyorum...
Bu büyük kadedral beni sahipleniyordu sanki. Burada daha az korkuyordum. Sanki güvendeymişim gibi... Asamı pürütsüz ellerimin arasında tutuyordum. Onsuz yaşamayı öğrenmeliydim artık. O elimdeyken daha büyük bir tehlikeydim insanlar için. Ama yine de sahip olduğum bu güçten vaz geçmek istemiyordum. En büyük korkum ise burade delirip gitmekti. Zaten böyle giderse kısa süre içinde aklımı kaçırabilirdim. Kendime güvenmeye çalışmalıydım. Başımı ellerimin arasına aldım ve gözlerimi kapanıp düşünmeye çalıştım. Sonsuza kadar burada korkuyla yaşamak istemiyordum. Sonum St. Mungo'da herkesin ziyaret etmeye korktuğu, hatta yanından bile geçmek istemediği bir hücre ya da Askaban olmamalıydı. Bir kaçış olmalıydı...