isimsiz



Join the forum, it's quick and easy

isimsiz

isimsiz

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

yok


2 posters

    Canlanan Mezar*

    Marry Eliase Minogue
    Marry Eliase Minogue
    Slytherin 4. Sınıf Öğrencisi


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 445
    Yaş : 33
    Taraf : DarkSide
    Rp Partneri : ..Arıyorum..
    Patronus : Almadım daha.
    Yetenek : ~ Bilmem. ^^
    Kan Saflığı : Safkan
    Lakap : ~
    Soyunuz : Majevski
    Ruh Hali : Canlanan Mezar* Dusunc10
    Tanınmışlık : 3

    Canlanan Mezar* Empty Canlanan Mezar*

    Mesaj tarafından Marry Eliase Minogue Salı Eyl. 08, 2009 6:01 pm

    Anlaşmalı Rol oyunu:

    * Marry Peony Majevski
    * Diamondié Phaedra Moraëna

    Yer: Mezarlık
    Kurgu: Yürürken yolu Knokturn'e düşen Marry, Majevski ailesinin toplu mezarlığını ziyaret etmek ister. Ailesinden karanlık hakkında öğrenecek çok şey olduğunu bilen Marry, heyecanla mezarlara ilerler. Majevski ailesinin özel mezarlarının bulunduğu bölgeye ulaşınca yavaş ve hafif adımlar mezarların etrafında döner. Tam kendine uğraşacak bir mezar seçmişken, ayak sesleri duyar ve irkilir. O sırada Diamondié mezarlığın içinde tur atmaktadır. Meraklı gözlerle etrafını süzen Marry Diamondié'yi fark eder ve gözüne ilk çarpan şey kadının dudağının kenarındaki kan izi olur. Diamondié ilerler ilerler ve sonunda tanımadığı bir mezarın önünde durur. Sonra birbirlerini tanımaya çalışırlar.

    ___________________________________________________

    Ayaklarım beni Knokturn yoluna doğru götürüyorlardı. Oraya neler olduğunu bilmiyordum. Bir an da yolum oraya düşmüştü ve kendimi Majevski ailesinin bulunduğu mezarlıkta bulmuştum. Mezarların etrafında geziniyordum. Hangi mezarın kime ait olduğunu öğrenmek ve onları incelemek hoşuma gidiyordu. Bu tam da benim özelliğimdi. Mezarların etrafında dolanırken birden bir ses işittim. Bir çıtırdıydı. Hemen arkamı dönerek ne olduğunu kontrol ettim? Fakat hiç bir şey görememiştim. Biraz sesin geldiği yöne doğru yavaşça adımlarımı atarken bir genç bayan mezarlığın etrafın da dolanıyordu. Onu gördüğüm de ilk önce gözüme çarpan kadının dudağında bulunan kan izi olmuştu. Bir an için aklımda kötü şeyler düşünmeye başladım. Karşımda duran kadını iyice bir süzdüm. Neyin nesi olduğunu anlamam gerekiyordu. Genç bayanı izlerken bir süre üzerine doğru gelirmiş gibi yürüdü ve tanığı bir mezarın yanında durdu. Orada neden öylece durduğunu ve dudağında bulunan kanın nereden geldiğini bilmiyordu. Kadın hakkında kafasında bir sürü soru işareti vardı ve bunları kafasından atmayı planladığı için bayana sormaya karar verdi. Fakat ilk önce tanışmalılardı. Bayanın yanına etrafını gözeterek yaklaştım. O öylece duruyordu ve birden yanında bulunan mezarın köşesine oturdu. Ona bakarken birden bayanın gözleri bana doğru kaymıştı. Bir an da irkildim ve geriye çekildim. Korkmuştum dudağın da bulunan kan onu çok korkutmuştu bir an için aklından onun bir vampir olduğu ve buraya gelmeden önce birini ısırdığını düşünmüştüm. Düşüncelerimde yanılmayı umarak cesaretimi topladım ve önüne doğru çömeldim. Neyi olduğunu anlamalıydım. Dudağında bulunan kan nedendi? Kendi ailesinin mezarlığı olmadığı halde neden buraya gelmişti? Bunların hepsini tanıştıktan sonra teker teker kendisine yöneltecekti. İlk olarak kafasını aşağıya doğru eğerek bayanın kendisini görebilecek şekilde yaptı ve cümlelerine başladı.

    '' Merhaba? Neyiniz var? Siz iyi misiniz acaba? Biraz solgun görünüyorsunuz? Ha! Kendimi tanıştırmayı unuttum ben Marry. Peki siz kimsiniz? ''
    Diamondié Phaedra Moraëna
    Diamondié Phaedra Moraëna
    Kofti


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 47
    Patronus : Nephthys
    Lakap : Bilemiyorum.. Size kalmış Smile
    Soyunuz : Moraena
    Ruh Hali : Canlanan Mezar* Images12
    Tanınmışlık : 4

    Canlanan Mezar* Empty Geri: Canlanan Mezar*

    Mesaj tarafından Diamondié Phaedra Moraëna Salı Eyl. 08, 2009 8:11 pm

    Sessizlik ve karanlık el ele verip bir girdap gibi içlerine çekiyorlardı beni. Evet, ona gidiyordum, ilk sevgilime. Son derece zevk alarak kanını emdiğim sevgilime gidiyordum. Sonsuz hayatım boyunca yaptığım hiç bir eşy bu kadar zevk vemremişti bana. Neden mi? Çünkü ben ölümün sahibiyim.

    Dudağımın kenarında kuruyan kan lekesinden haberdar değildim o sırada. Yalnızca her yıl, aynı gün yaptığım şeyi yapacaktım. Jonathan'ı ziyaret edip, onu öldürdüğüm anı düşünerek kahkahalara boğulacaktım yine. Bu keyif aklıma geldikçe adımlarımı hızlandırıyor, Knokturn'deki ıssız mezarlığa daha çok yaklaşıyordum. Beynimde yankılanan sesler umurumda değildi, tek düşündüğüm Tanrı'nın bana bahşettiği en büyük, en ihtişamlı, en özel şeydi; Ölüm.

    Biraz da hızımdan olsa gerek kısa sürede mezarlığın girişinde buldum kendimi. Hafifçe atıştıran yağmur, isim ve ölüm tarihleriyle süslenmiş mezar taşlarını yıkıyordu. Etraftaki sessizliği duyabiliyordum. Onu hissediyor, hatta sessizliği yaşıyordum.

    Yavaş, zarif adımlarla ilerlemeye başladım. Mezarlık, bir çok bölüme ayrılmıştı. Bir çok ailenin özel bölümü vardı. Bir aileye mensup olmayan mezarların hepsi ise aynı bölümde toplanmıştı. Mezarlığın en uç taraflarında bulunan bir aile mezarına gitmem gerekiyordu. Majevski'lerin Mezarlığı'na. Hedefime yaklaştıkça keyifleniyor, çikolata ile ödüllendirilecek bir çocuk gibi hissediyordum. Heyecan ve sabırsızlığımın sonunda ani bir şekilde durdum. Gözlerim, bir mezar taşına kilitlenmişti. "Jonathan Majevski"

    Dudaklarım yavaşça aralandı ve beyaz dişlerim karanlıkta parladı. Yüzümde beliren tebessüm anlatılamayacak kadar coşkulu, ve asildi. Mavi gözlerim ışıldıyordu. İstediğim şey karşımdaydı işte. Karşımda, bir ölü vardı. Bir hizmetkârım. Ki o da biliyordu ki ben Ölümün Tanrıça'sıydım.

    Mezarlığın kenarına oturdum ve kızıl toprağa bakmaya başladım. Coşkuluydum çünkü istediğim herşeye sahiptim. Başkalarının acı çektiğini görmek hoşuma gidiyordu. Ölüm onlara en çok acı veren şeydi ve ben ölümü yönetiyordum. Kafam tüm bu düşüncelerle dolmuşken Sessizlik bir anda bozuldu.

    "Merhaba? Neyiniz var? Siz iyi misiniz acaba? Biraz solgun görünüyorsunuz? Ha! Kendimi tanıştırmayı unuttum, ben Marry. Peki siz kimsiniz?"

    'Peki siz kimsiniz?' Bu soruyu soran herkesi öldürmüştüm. Bir istisna yoktu. Bunu soran herkes işte bu mezarlıkta yatıyordu artık. Gözlerimi kızıl topraktan ayırmadan derin soluklar aldım ard arda. Yüzümdeki tebessüm bir anda yok olmuştu. İfadesiz, anlamsız bakıyordu artık gözlerim.

    Bana seslenen kızı öldürmek hakkında bir tereddüt yaşamıştım. Üstelik bu ilk kez oluyordu bana. Daha önce tereddütsüz boğazlarına yapıştığım kişiler gözümün önüne geldi. Ama bu kız farklıydı sanki. Bir belirsizlik vardı içimde ona dair. Kararım kesindi bir kaç saniye sonra. Onunla konuşacaktım. Yavaşça oturduğum mezardan kalktım ve ifadesiz bir şekilde kıza yürümeye başladım. Kızıl, lüle lüle saçları vardı. Her ne kadar saf ve iyilik dolu gözükse de göründüğü gibi olmadığını seziyordum. Boğazımı temizledim ve konuşmaya başladım.

    "Ah, evet iyiyim. Korkmuş görünüyorsun, küçük hanım. Bir sorun mu var?"

    Kadife sesim Mezarlık'ın ıssız sessizliğinde yankılanmıştı. Mavi gözlerimde bir ifade yaratmaya çalışarak kıza bakmaya devam ettim. Solgundu. Kim olduğumu bilmesi, çok şey bilmesi demekti. Benim ne olduğumu anlamadığını umarak kendimi ona karşı soğutmaya çalışacaktım. Evet, plan buydu. Bana yakın olmaması gerekiyordu. Yutkundum ve cevabını bekledim.
    Marry Eliase Minogue
    Marry Eliase Minogue
    Slytherin 4. Sınıf Öğrencisi


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 445
    Yaş : 33
    Taraf : DarkSide
    Rp Partneri : ..Arıyorum..
    Patronus : Almadım daha.
    Yetenek : ~ Bilmem. ^^
    Kan Saflığı : Safkan
    Lakap : ~
    Soyunuz : Majevski
    Ruh Hali : Canlanan Mezar* Dusunc10
    Tanınmışlık : 3

    Canlanan Mezar* Empty Geri: Canlanan Mezar*

    Mesaj tarafından Marry Eliase Minogue Çarş. Eyl. 09, 2009 11:55 am

    Sesimde ki tedirginliği kim olsa anlardı. Bayana bakarken içimdeki tedirginlik artmıştı sanki. Neden bilmiyorum ama bir an da korkmuştum. Yüzümde ki soğukluğu ve hissediyordum. Bayana bakarken kendimi bir an için geriye aldım ve gözlerimi bir an için başka bir tarafa yönelttim. İçimi bir an da bir korku kaplamıştı. Kendimi toparlayarak tekrardan genç bayana bakmayı sürdürdüm. Bir süre sonra sesini duymuş olmalı ki oturduğu mezardan ayağa kalkarak soruma yanıt verdi. İyi olduğunu söylediğin de yüzümde küçük bir tebessüm oluşmuştu. Sözlerinin devamında benim biraz da olsa korktuğumu anlamış olsa gerek bir sorun olup olmadığını sordu. Aslında bir sorun yoktu sadece içimi nedensiz bir korku kaplamıştı o kadar. Ona doğru yaklaştım ve bir süre durdum. Etrafa bir göz attığım da kimsi yoktu sadece O bayan ve benim vardım. Bir an da ortam sessizleşmişti içimi bir ürperti kapladı. Bana o masmavi gözleri ile bakmayı sürdürdü. O bakarken sanki bir anlam yaratıyormuşçasına bakıyordu. Fakat aklım da hala soru işaretli geziniyordu. Bir soruma cvap vermemişti kim olduğunu söylememişti. Kendimi topladım ve tekrardan döndüm. Hem sorusuna cevap verecektim hem de kendim bir soru soracaktım.

    '' Ihım ben iyiyim teşekkür ederim. Sadece sizi merak ettim. Buraya neden geldiğini anlamadım ve şu dudağınız da bulunun kan izinin bir sebebi olmasını umuyorum. Bu arada hala kendinizi tanıtma yetkisin de bulunmadınız? ''

    Sesimde ki tedirginlik ve korku iliklerime kadar işlemişti. Bu soruları sorarken çekinerek soruyordum ve sorduktan sonra da pişman olmuş gibi bir halim vardı. Belki de oraya hiç gitmemeliydim. Fakat oraya ben bilerek gitmemiştim beni ayaklarım oraya sanki bir şey olacakmışçasına götürmüştü ve bu bayanla da tanışmam hiç hayra alamet değildi. Önce onun dudağında ki kan izi sonra da kaçamak cevaplar bu biraz ilginçti. Ama o kadının kim olduğunu öğrenecektim ne pahasına olursa olsun.

    Diamondié Phaedra Moraëna
    Diamondié Phaedra Moraëna
    Kofti


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 47
    Patronus : Nephthys
    Lakap : Bilemiyorum.. Size kalmış Smile
    Soyunuz : Moraena
    Ruh Hali : Canlanan Mezar* Images12
    Tanınmışlık : 4

    Canlanan Mezar* Empty Geri: Canlanan Mezar*

    Mesaj tarafından Diamondié Phaedra Moraëna Çarş. Eyl. 09, 2009 2:36 pm

    Kızın gözlerindeki kararlılık içimi ürpertmişti. Kim olduğumu öğrenmeye yemin etmişti. Benim ne olduğumu, gerçek kimliğimi bilmesi, çok şey bilmesi anlamına gelirdi ve işte o zaman, damarlarında akan kan benim için bir besin haline gelirdi. Korkuyordu. Aşırı gelişmiş hislerim onun iliklerine işleyen heyecan, korku ve telaşı taşıyordu bana.

    "Ihım, ben iyiyim teşekkür ederim. Sadece sizi merak ettim. Buraya neden geldiğinizi anlamadım ve şu dudağınızda bulunan kan izinin bir sebebi olmasını umuyorum. Bu arada hala kendinizi tanıtma yetkisinde bulunmadınız?"

    Dudağımın kenarına sızan, lezzetli ve şehvet verici kandan haberdar değildim elbette. Bu büyük bir risk olurdu benim için. Bir başkasının beni kanı yalarken görmesi. Elbette ki küçük kızın sözlerinden sonra, kuru ve az da olsa dudağımdaki kanı yalama ihtiyacı hissettim. Mezarlığa gelmeden ölümle tanıştırdığım bir adamın kanıydı o. Oldukça leziz, taze ve tutkuluydu. Genç adamın arzuladığım kanına sahip olmuş olsamda karşımdaki kızı yok etme düşüncesi -her nedense- beni tedirgin etmeye başlamıştı.

    O şüpheleniyordu. Vampir olduğumu anlaması beni tamamen tanıdığı anlamına gelmezdi. Ben yalnızca bir vampirden ibaret değildim. Tek, özel ve mükemmeliyetçi biriydim ben. Ölümün sahibi, kanın aziz tüketicisiydim. Tabii ki henüz okul çağındaki bir kızın bunları bilmesine, hatta tahmin etmesine bile olanak yoktu. Kimliğimi yalnızca bir kaç saniye sonra canını alacağım kişilerle paylaşırdım ben. O ise yaşamı hakkında tedirginliğe düştüğüm tek şahıstı.

    Kan... Kızın ağzından bu sözcük çıkar çıkmaz gözlerim donuklaştı, bedenim katılaştı. Beynim zonkluyordu. Kafamın içinde duyduğum sesler ölümcül derecede rahatsız ediyordu beni. Küçük kızın duyamayağı bir şekilde mırıldandım. "Şimdi olmaz, hayır!.."

    Kızın solgun yüzü meraklı bakışlar fırlatıyordu bana. Bir cevap beklediğini biliyordum ancak kilitlenmiştim. Gereksiz yere aldığım seri soluklar onu şaşırtmış olmalıydı. Kanın lezzeti aklıma yerleştikçe titremem artıyordu. Susamıştım. Ama kendime söz verdim. Her kim olduğunu anlamadan onu öldürmeyecektim.

    "Ah, evet. Kusura bakma tatlım. Ben Diamondié. Memnun oldum. Bak, gerçekten solgun görünüyorsun, iyi olduğunu emin misin tatlım?"

    Soluk soluğa konuşmam sonlara doğru normale dönmüştü. Küçük kızı sandığının aksine inaandıracak ve çekip gidecektim. Önemli işlerim vardı. Vakit kaybetmem tehlikeliydi. Bir an önce onu kendimden uzaklaştırmalıydım...
    Marry Eliase Minogue
    Marry Eliase Minogue
    Slytherin 4. Sınıf Öğrencisi


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 445
    Yaş : 33
    Taraf : DarkSide
    Rp Partneri : ..Arıyorum..
    Patronus : Almadım daha.
    Yetenek : ~ Bilmem. ^^
    Kan Saflığı : Safkan
    Lakap : ~
    Soyunuz : Majevski
    Ruh Hali : Canlanan Mezar* Dusunc10
    Tanınmışlık : 3

    Canlanan Mezar* Empty Geri: Canlanan Mezar*

    Mesaj tarafından Marry Eliase Minogue Perş. Eyl. 10, 2009 7:23 pm

    Kadının gözlerine bakıyordum. O ise aklından bin türlü şey geçiyormuş gibiydi. Sorumun cevabı yerine sadece öylece duruyordu. O cevap verene kadar hiç bir şey söylemeyecektim. Kendimi biraz da olsa rahatlatmak için ayağa kalktım ve gezinmeye başladım. Neler yapacağımı bilmiyordum. Aklım çok karışıktı. Bu kadının bir an için kim olduğunu kesinlikle ve kesinlikle öğrenmeyi kafama koymuştum bir kere. Ondan korkmuyordum. Bir Slyhterinli korkmazdı fakat o bayanın ağzında ki kan beni çok şüpheye düşürmüştü. Ne yapacağımı bilmiyordu. Bir süre gezindikten sonra bayanın bayanına gittim ve tam dediğimi duymamış gibi aynı soruyu tekrardan soracaktım ki sözlerini sıraladı. Fakat söylediği sözler de benim sorduğum sorunun cevabı yoktu. Sadece teki vardı. O da ismini söyleyip kendini tanıtmıştı. İsminin Diamondié olduğunu öğrendiğim de ona öylece baktım ve gülümsedim. Bu isim bana hiç yabancı gelmiyordu aslında. Bir an için aklımda ki düşünceleri bir kenara bıraktım ve onu dinlemeye başladım. Yeni sorularıma cevap vermemişti yine kaçamak cevaplar ve benim nasıl olduğunu sormuştu. Ben iyiydim bir solgunluk yoktu fakat neden böyle söylüyordu anlamıyordum. Belki de beni kendinden uzaklaştırmaya çalışabilirdi. Bunu yaparsa zaten kesinlikle kötü biri olduğunu anlardım. Bir kere onu tanımayı kafama koymuştum ve bunu yapmadan da oradan gitmezdim. Bayana öylece bakıyordum. Kafamda ki kuşkular onun cevap vermemesi ile her geçen zaman artıyordu ve onu tanıma yetkisi hissediyordum içimde. Kendimi biraz toparladım ve tekrardan cümlelerimi sıraladım.

    '' Ben de memnun oldum. Evet, ben çok iyiyim gerçekten. Sizin bu kaçamak cevaplarınız ve benim hiç bir soruma cevap vermemeniz beni biraz kuşkuya düşünüyor neden acaba? Neden hiç bir sorduğum soruya cevap alamıyorum? ''

    Bu konu da ısrarcı olacaktım. Onu sıkıştırmaya kararlıydım. Başka çarem yoktu. Onu tanımayı bir kere kafama koymuştum inat değil miydi? Bu huyuma ben de çok kızıyordum ama bazı şeylerden iyi olabilirdi. Her ne olursa olsun bu soruların tümüne yanıt alacaktım ve onunla tanışacaktım. Sonucu ne olursa olsun. Yine kaçamak cevaplar verirse bende onun sorduğu sorulara cevap vermeyeceğim ve sorularımda yine ısrarcı olacağım. Kuşkulu bakışlarla onun cevabını beklemeye başladım. Sabırsızdım.


      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 11:17 am