Mekân-> Londra / St. Mungo
Zaman-> 21.44
Kişiler-> Frank Charles Benjamin, Beatriz Ursulina Sourez
"Size iyi olduğumu daha ne kadar söylemeliyim?!" Yine normâl bir güne hasrettiler, bulaştıkları pislikler ile seherbazları aratmayan Kanun Yürütme Timi. Fransa üzerinden kaçak getirilen sihirli malların basılması sırasında yaralanan Frank'i zorla hastaneye götürmeye çalışıyorlardı. Ayakta duracak hâli olmamasına rağmen, O'nu sırtında taşıyan arkadaşlarına yol boyunca karşı çıkmış, daha doğrusu çıkmaya çalışmıştı. Siyah gömleğinin üzerinde belirgin bir şekilde duran yırtığın içindeki kırmızı oyuk! İşte o olmasa belki de evine cisimlenebilirdi. Kan kaybı nedeniyle etrafı bulanık görmeye başlamasına rağmen sözlü olarak direnişe devam ediyordu. "Beyler, amiriniz olarak durmanızı emrediyorum!" Sesi güçsüz çıkmasına rağmen boş koridorda yankılanıyordu. Daha fazla bulanık görmeye tahammül edemediğinden göz kapakları düşerek, ışıkta parlayan kömür karası gözlerini saklıyordu birnevi. Daha önce, Hogwarts'ta ve stajı sırasında çok kez yaralanmasına rağmen, gür sakallı adamın büyüsü O'nu fazlasıyla etkilemişti. Görüşü kapalı olduğundan uyuşuk bedeni, sedye benzeri bir yatağa oturtulduğundan habersiz, sanki bu anı bekleyen kanını boşaltıyordu. Bedenini birkaç dakikadır saran uyuşukluk sayesinde karnındaki yaranın sızısı algılanamaz olmuştu. Başında dikilen Ralph'in elindeki kumaş parçasını yarasına bastırdığını hisseden Frank, koridorda yankılanan feryat niteliğindeki iniltisini tutamadı. Alnında boncuk boncuk biriken terler gibi gereksizdi bu.
"Şuradan çıktığımda ilk işim seni açığa almak olacak, lanet olası!" Yol boyunca fedakâr bir şekilde sırtında taşıdığı adamdan bunları duymak, Ralph'in suratını düşürse de hâlâ başında dikiliyordu. Oysa ki yaralanan ve endişelenmesi gereken kişinin derdi, en sevdiği takımının kana bulanmasıydı sadece! Aslında biraz da pişmandı bu sorumsuz davranışları yüzünden. Şimdi dudalarının anlamsız kuruluğunu giderecek suyu dakikalardır azarladığı adamlardan istemeyi gururuna yediremedi. Belki bedenindeki acıyı biraz olsun dindirir diye Ralph'in sedyeye bıraktığı ceketinden sigara paketini çıkararak bir tane yakma girişimi, O'nu kendinden çok düşünen mesai arkadaşları tarafından tahmin ettiği gibi engellenmişti. "Hepiniz... hepiniz..." Bakışları sedyeye doğru gelen üniformalı silüetlere kaydığında fısıltı şeklinde bir küfür döküldü dudaklarından. Silüetler yaklaştığında bir kişi olduğunu, sadece gözlerindeki bu anlamsız görüş bozukluğu için çift gördüğünü anladı. Bu şifacı sedyeye koşarak yaklaşırken, genelde Frank'ten çekinen Ralph'in güçsüz düşmüş adamı sedyeye yatırması uzun sürmedi. Meraklı büyücülerin kenara çekilmesiyle şifacının hastasıyla arasında hiçbir engel kalmadı. Bulanık gözlerle de olsa başında dikilen kadının zerafetine söylenecek söz bulamamıştı. Sadece üzerindeki favori gömleğini yırtması üzerine, bu durumda bile koruduğu kurnaz sırıtışıyla cevap verdi.
Zaman-> 21.44
Kişiler-> Frank Charles Benjamin, Beatriz Ursulina Sourez
"Size iyi olduğumu daha ne kadar söylemeliyim?!" Yine normâl bir güne hasrettiler, bulaştıkları pislikler ile seherbazları aratmayan Kanun Yürütme Timi. Fransa üzerinden kaçak getirilen sihirli malların basılması sırasında yaralanan Frank'i zorla hastaneye götürmeye çalışıyorlardı. Ayakta duracak hâli olmamasına rağmen, O'nu sırtında taşıyan arkadaşlarına yol boyunca karşı çıkmış, daha doğrusu çıkmaya çalışmıştı. Siyah gömleğinin üzerinde belirgin bir şekilde duran yırtığın içindeki kırmızı oyuk! İşte o olmasa belki de evine cisimlenebilirdi. Kan kaybı nedeniyle etrafı bulanık görmeye başlamasına rağmen sözlü olarak direnişe devam ediyordu. "Beyler, amiriniz olarak durmanızı emrediyorum!" Sesi güçsüz çıkmasına rağmen boş koridorda yankılanıyordu. Daha fazla bulanık görmeye tahammül edemediğinden göz kapakları düşerek, ışıkta parlayan kömür karası gözlerini saklıyordu birnevi. Daha önce, Hogwarts'ta ve stajı sırasında çok kez yaralanmasına rağmen, gür sakallı adamın büyüsü O'nu fazlasıyla etkilemişti. Görüşü kapalı olduğundan uyuşuk bedeni, sedye benzeri bir yatağa oturtulduğundan habersiz, sanki bu anı bekleyen kanını boşaltıyordu. Bedenini birkaç dakikadır saran uyuşukluk sayesinde karnındaki yaranın sızısı algılanamaz olmuştu. Başında dikilen Ralph'in elindeki kumaş parçasını yarasına bastırdığını hisseden Frank, koridorda yankılanan feryat niteliğindeki iniltisini tutamadı. Alnında boncuk boncuk biriken terler gibi gereksizdi bu.
"Şuradan çıktığımda ilk işim seni açığa almak olacak, lanet olası!" Yol boyunca fedakâr bir şekilde sırtında taşıdığı adamdan bunları duymak, Ralph'in suratını düşürse de hâlâ başında dikiliyordu. Oysa ki yaralanan ve endişelenmesi gereken kişinin derdi, en sevdiği takımının kana bulanmasıydı sadece! Aslında biraz da pişmandı bu sorumsuz davranışları yüzünden. Şimdi dudalarının anlamsız kuruluğunu giderecek suyu dakikalardır azarladığı adamlardan istemeyi gururuna yediremedi. Belki bedenindeki acıyı biraz olsun dindirir diye Ralph'in sedyeye bıraktığı ceketinden sigara paketini çıkararak bir tane yakma girişimi, O'nu kendinden çok düşünen mesai arkadaşları tarafından tahmin ettiği gibi engellenmişti. "Hepiniz... hepiniz..." Bakışları sedyeye doğru gelen üniformalı silüetlere kaydığında fısıltı şeklinde bir küfür döküldü dudaklarından. Silüetler yaklaştığında bir kişi olduğunu, sadece gözlerindeki bu anlamsız görüş bozukluğu için çift gördüğünü anladı. Bu şifacı sedyeye koşarak yaklaşırken, genelde Frank'ten çekinen Ralph'in güçsüz düşmüş adamı sedyeye yatırması uzun sürmedi. Meraklı büyücülerin kenara çekilmesiyle şifacının hastasıyla arasında hiçbir engel kalmadı. Bulanık gözlerle de olsa başında dikilen kadının zerafetine söylenecek söz bulamamıştı. Sadece üzerindeki favori gömleğini yırtması üzerine, bu durumda bile koruduğu kurnaz sırıtışıyla cevap verdi.