isimsiz



Join the forum, it's quick and easy

isimsiz

isimsiz

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

yok


2 posters

    İkinci İlk Öpücük

    Bradley John Blythe
    Bradley John Blythe
    Kofti


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 28
    Taraf : Tarafsız
    Rp Partneri : Lilith
    Lakap : Brad
    Ruh Hali : İkinci İlk Öpücük Eglenc10
    Tanınmışlık : 13

    Ödüller : YoK

    İkinci İlk Öpücük Empty İkinci İlk Öpücük

    Mesaj tarafından Bradley John Blythe Cuma Ara. 18, 2009 2:58 am

    Trenden indiği andan itibaren adım attığı dünya onun için yepyeniydi. Zaten öyle olmayan ne vardı ki etrafında? Kafasının içindeki parmaklıksız zindanların onu sonsuz bir boşluğa mahkum ettiği bu hapishanede çıkış yolu olarak kat edebileceği başka bir yol var mıydı? Hayır, elbette hayır! Çaresiz zihni en derin isteklerini yaşarcasına arzularken hatırlamayı, kafası bomboş bir sayfadan ibaretti. Yanında yürüyen kişiler birer yabancıydı birkaç saat öncesine kadar. Hepsi, kendisinin de içinde bulunduğu bir sürü eğlenceli anıyı anlatıp duruyordu. Bu inanılmaz yerde geçirdiği altı yılı acımasız zihni nasıl silip atardı? İsimlerini yeni öğrendiği bu insanlar kendisine böylesine arkadaşça davranırken, onların doldurduğu anıların gitmesine izin verdiği için belleğine lanet etti. Tüm olanları, yaşadıklarını hatırlayabilmesini sağlayacak en uygun yer olduğunu düşündüğü için gönderilmişti Hogwarts'a. Tüm geçmişini belleğine tekrar çağırabilmesi için. Neden bilmiyordu, ancak burada farklı olan bir şeyler vardı.

    Adımlarını birbiri ardına sıralarken kafasını dolduran gölgeler geldikleri karanlığa çekilmiş, yerini okulun ihtişamlı görünüşünün yarattığı hayrete bırakmışlardı. Bulutlarla buluşacakmışçasına yükselen minareleri, gücünü sergiler gibi uzanan geniş avluları ile kendisini Londra'da geçirdiği birkaç hafta boyunca gördüğü bütün binaların önüne taşıyan Hogwarts önündeydi işte. Annesi olduğunu iddia eden kadınla odasına kapanıp saatler boyunca geçmişi hakkında yaptıkları konuşmalarda en çok bahsettikleri konu olan bu okul, okuduğu birkaç mektuptan geçmişinin en güzel zamanlarını geçirdiğini anladığı, hafızasının peşine düşmek için en uygun yer olacağını düşündüğü bu okul gözlerinin önünde tüm gerçekliğiyle duruyordu işte. Geride bıraktığı birkaç haftanın nasıl geçtiğini hatırlayınca yüzünü buruşturdu. Tüm anılarının vakumla çekilir gibi terk ettiği zihni, alışkın olmadığı bu boşluk karşısında inanılmaz kıvraklaşmıştı. O birkaç hafta boyunca tüm ders kitaplarını baştan sona okumuş, birlikte yaşadığı kişilerden -kendisine duydukları şefkatle karışık sevgi yüzünden onlara anne ve baba diyebilecek kadar ısınmıştı- saatler süren büyü dersleri almıştı. Yaşattığı tüm şaşkınlıklarla o anların hepsi gözlerinin önünden geçti. Eline asası olduğunu söyledikleri çubuğu tutuşturmalarını, soğuk ama canlı olan oduna dokunduğunda parmakucundan başlayıp vücudunun geri kalanına yayılan o karıncalanma hissini, asasıyla yaptığı ilk büyünün -Accio idi- yarattığı heyecanı hatırlayınca buruşmuş olan yüzü gevşedi, hatta gülümsediğini düşündürtecek bir hal aldı.

    Yan tarafından gelen bir ses onu beynini sarmış olan düşüncelerden kurtardı. Anlamamıştı Josh'ın ne dediğini. Tekrar sormasını istedi usulca. Soru kendisini oldukça şaşırtmıştı. "Lilith diyorum. Lilith, sevgilin. Onu da mı hatırlamıyorsun?"

    "Hayır." dedi girişteki dev saatin altından geçerken. Zihni gördüğü her ayrıntıyı, geçtiği her yolu saydam sayfalarına kazırken kafasına duyduğu isimle ilgili bir şey gelmesi için bekledi geçmişiyle ilgili bir şey duyduğu diğer zamanlardaki gibi. Biraz daha umutluydu bu konuda, sonuçta insan sevgilisini diğerlerinden çok daha özel kısımlara yerleştirirdi. Öte yandan zihni onunla aynı fikirde değildi. Lilith sözcüğü hiçbir şey ifade etmiyordu onun için. Düşündüğü birkaç dakikanın sonunda diğerlerinin duyamayacağı bir şekilde mırıldandı. "Hayır, hiçbir şey ifade etmiyor."

    Ortak salonun kapısına geldikleri zaman kendilerine bilmece soran yaşlı kambur büyücünün sorusuna on saniye ayırdıktan sonra içeri doğru savrulan portrenin açıkta bıraktığı geçitten geçerek içeri girdiler. Bir sürü öğrenci doluşmuştu ortak salona. Etraftaki onlarca kişinin içinde kendisine doğru yaklaşan bir tanesi çekti dikkatini. Etrafındakiler yürümeyi bırakmışlardı. Şu ana kadar her seferinde olduğu gibi sıcak bir selam bekleyen genç büyücü kızın dudaklarını kendininkilerin üstünde hissedince hiçbir şey düşünemedi, şaşkınlık hissi bile terk etmişti onu. Ne yapacağı hakkında en ufak bir fikri yokken çekilmedi, öylece kızın kendisini öpmesine izin verdi. Ne kadar zaman sonradır bilinmez, dudakların bıraktığı öpücükler yavaşladı ve kayboldu. Hissettiği şaşkınlık ve hayal kırıklığı yüzünden okunurken kız geri çekildi. Yapılabilecek bir şey yoktu, ona neler hissettireceğini tahmin edebiliyordu, içinde bulunduğu durumu en bariz şekilde açıklayacak olan cümleyi kafasında kurdu ve söyledi.

    "Sen Lilith olmalısın."
    Gisela Lilith Griswald
    Gisela Lilith Griswald
    Kofti


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 27
    Taraf : Impartial
    Rp Partneri : Bradley
    Kan Saflığı : P.
    Lakap : Yk
    Ruh Hali : İkinci İlk Öpücük Kustah10
    Tanınmışlık : 6

    Ödüller : YoK

    İkinci İlk Öpücük Empty Geri: İkinci İlk Öpücük

    Mesaj tarafından Gisela Lilith Griswald Cuma Ara. 18, 2009 9:24 pm


    Dişi bir kez eline savaş lirini aldığında, düşman korkmalıdır. Ne olursa olsun sonu, savaşmayı bırakmayacaktır. Ölüm son değildir, başlangıçlara tohum verecek zavallı bir sebeptir. Kollarındaki takat hayallerinden aldığı gümüşi tozla kaplıdır. Görüşünde zafer vardır. İçinde kaynayan bir kazan…Görüntüler baktığı yere sonradan gelir. Sıradanlıkları aşan sebeplerle bezenir bedeni. Kokusu değişir. Sesi değişir.


    ‘’ Ah…İşte hayat bu.’’
    Güneş batınca fark ettiği, hayallerinin yavaş yavaş düşüncesinden uzanıp, caddelere yayıldığıydı, okula gelmeden önce. Hafif nefesler almak üzere çarşaflara gömülen bedeni mürekkep gibi dağılan görüntülerle meşgul olmaya başladığında, bütün yorgunluğu ve gerginliği çekiliyordu. Ellerinden içtiği şarabı hatırasından çıkarıp önündeki masaya yaydı ellerinin içiyle. Mutluluktan sürüldüğü yasakları iç çekerek izledi. Kısa süreli gülümsemelerin vardığı uçurumları, ince çizikler bırakmasına aldırmadan gezdi parmak uçlarıyla. Gözlerini açana kadar kalabalıktı dimağı. Gün ışığına selamı huzurlu ve dingindi. Baktığı her yerde görebildiği ilk yüz ondan kalan birkaç parçanın birleşimiydi. Koca bir yılın daha doldurup taşıracağını biliyordu anılarının olduğu kazanı. Parmak uçlarıyla karıştırmaya çalışırken, sıcaklığından yanan ve bu oyunun yanıklarını ufak öpücüklerle iyileştiren, sakinleştiren büyücüyü düşündü.

    Bu yılın beklediği gibi biraz dağınık, biraz daha sevgi dolu ve biraz daha çalkantılı geçmesini umuyordu. Elbette içi su dolu balonlarla ilgilenmeyecekti. Gitmeden önce kullanması gerektiği kütüphaneyi talan edecek ve boynundan süzülen ter damlalarını sayfalardaki mürekkebi dağıtana dek silmeyecekti. Hogwarts, içinde sakladığı sırlar ve hazinelerle, elinin altındaki canlı bir laboratuar gibiydi. Saatlerce kaybolduğu kitapların arasından başını çıkarıp, gözlüğünü hafifçe düşürmüş olmasına aldırmayıp onunla konuşan arkadaşları ve sevgilisini düşündü. Yatakların kokusunu, yerlerin zümrüt rengine döndüğü odaları, kahverengi kapıları, koyu gri taşları, büyük salonun davetkar bir anne gibi açılmış kapılarını, yatakhanede hiç sönmeyen gaz lambasını hatırlayacaktı. Dilindeki şarkıyı değiştirdi oturduğu yerden kalkarken, arkasından seslenen arkadaşına dönüp susturdu.

    ‘’ Hey Lil, şu atkıyı arkaya at.’’
    ‘’ Şş, bırak o atsın.’’

    Düşüncelerini eliyle bir yana fırlattı saçından çıkardığı toka gibi. Savrulan teller yüzüne değerken yaklaştı beyaz teninin üstünde ince bir çizgi halini alan dudaklarına. Boynuna sardığı kollarını hiç gevşetmeden uzun süre bekledi gözleri kapalı. Bir süre sonra hafifletti büyücünün dudaklarındaki baskıyı. Daha sonra kesik bir nefes verdi hayal kırıklığı dolu olan ve akabinde sorular geleceğini açıklayan. Kaşlarını çattı ve çarpık bir gülümseme yerleşti yüzüne Bradley’in ifadesizliğine tezat. Boynunu hafifçe geri çekti büyücünün yüzünden. Gözlerini kıstı ve beklentiyle sordu.

    ‘’ Ne bu şimdi? Yeni bir oyun mu?’’

    Kulaklarında çınlıyordu soruyu sorarken ihtimallere yüklenmiş saçma cümle. ‘’ Sen Lilith olmalısın mı?! Ne demek sen Lilith olmalısın! Ben Lilith’im zaten. Kim olacaktım?! ‘’ Etrafındakilerin bakışlarından anladı bir terslik olduğunu. Hafifçe arkasına döndü gözlerindeki şaşkınlıkla. Avuç içlerinden yükselen sinir kollarını yakmaya başlamıştı bile. Bu onu öptüğünde oynaması gereken bir oyun değildi. Ölümcül oyunları farklıydı onların. Böyle değildi. ‘’ Böyle değil. ’’ Etraflarındaki herkes en az Lilith kadar şaşkındı. Başını Bradley’ye çevirdi. Arkasına dönmeden konuştu. Duvarları yalayıp arkadaşlarına ulaştı sesi.

    ‘’ Bizi yalnız bırakın. ‘’

    Yavaş yavaş çıkmaya başladı ortak salonda akşam üstüne çullanacak arkadaş grubu. Nefesler veriliyor ve yazık ünlemleri çekiştiriyordu dikkatini. Bakışlarını büyücüden ayırmıyordu. Onun şaşkın halinden. Garipseyen yüz ifadesinden uzağa götürmedi gözlerini. Ardından derin bir nefes verdi. Ciğerlerindeki bütün havayı dışarı bıraktıktan sonra boğazını temizledi. Ellerini kendi avuçlarına aldı ve başını hafifçe yana yatırdı.

    ‘’İyi misin Bradley?’’ Cümlesinin sonunda ismini söylerken aklına soğuk bir demir saplandı. Az evvel kendi ismini onun ağzından duyuşunu hatırladı. Sesindeki tınıyı ve renksizliğini…Ellerini akmaları için yukardan aşağı bırakır gibi bıraktı. Dikleşti bedeni. Dudaklarını ıslattı vereceği her cevap için. Taze havayla doldurdu ciğerlerini. Bekledi.
    Bradley John Blythe
    Bradley John Blythe
    Kofti


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 28
    Taraf : Tarafsız
    Rp Partneri : Lilith
    Lakap : Brad
    Ruh Hali : İkinci İlk Öpücük Eglenc10
    Tanınmışlık : 13

    Ödüller : YoK

    İkinci İlk Öpücük Empty Geri: İkinci İlk Öpücük

    Mesaj tarafından Bradley John Blythe Ptsi Ara. 21, 2009 9:48 pm

    Söylediklerini duyunca karşısındaki cadının yüzünün aldığı hal gerçekten etkilemişti onu. Şaşkınlık ve hayal kırıklığıyla bakan gözler kısılmış, yüzüne bir gülümseme yerleşmişti. Nasıl olduğu hakkında hiçbir fikri olmasa da genç cadının gergin olduğunu hissedebiliyordu. Vücudunun önünde kavuşturduğu kolları onun bu görünüşünü pekiştirirken sordu bunun bir oyun olup olmadığını. Değildi, keşke olsaydı. Bilmediği bir geçmişin devamı olan bir gelecekte onunla olmayı diledi büyücü. Hakkında hiçbir şey bilmediği bu kızla olma düşüncesi bile hoşuna gitti. Onunla yaşayabileceği her ihtimal, iyilerini bırakın en kötüleri bile bomboş bir geçmişin üzerine kurduğu bir gelecek fikrinden daha cazipti. Lilith tekrar yüzünü ona döndüğü zaman kesin bir ses tonuyla söyledi sonraki üç sözcüğü. İnsanlar zaten sohbetlerini bırakıp onlara bakmaya başlamıştı, bu sözcükler Ortak Salon'u boşaltmaları için yeterli oldu.

    Salondaki son ayak sesi mekanı terk edene kadar kendisini seyreden genç cadının bakışlarına karşılık verdi. Garip hissettiriyordu, gözlerinden başlayıp düşüncelerini ele geçiren bu zararsız yanma hissinin hoşuna gittiğini itiraf etmeliydi. Lilith'in yemyeşil gözleri parlıyordu karşısında. Bana karşı gerçekten bunları mı hissediyor? diye düşündü, gerçekten şaşırmıştı baktığı gözlerdeki ateş yüzünden. Acaba ne yaptım bana bu şekilde bakabilmesini sağlayacak? Bu düşünceler zihnini meşgul ederken kızın ince elleri uzandı, kendisininkileri içine aldı. Gözlerine bakmayı bırakmadan narin parmaklarının arasındaki elleri hafifçe sıkan kız sordu iyi olup olmadığını. Adını o kadar büyük bir şefkatle söylemişti ki genç büyücü gözlerinin hafifçe irileşmesine engel olamadı. Adının son hecesinde o şefkat söndü, umutsuzluğun sönüklüğüyle kaplanıp bir fısıltıya dönüştü. Kendininkileri tutan eller yavaşça uzaklaşırken teninden, karşısındaki vücut dikleşti ve meydan okur gibi bir ifadeyle kendisine baktı.

    O an hatırladı dudaklarının kendisininkileri nasıl sardığını. Kendi kendine itiraf etti usulca bunu şu anda yapsa dakikalar boyunca karşılık vereceğini. Hangi gölgelerin arkasında saklı olduğunu bilmediği bir geçmişte sahipti bu kıza. Güzel olduğu kadar güçlü gözüken bu cadının ne kadar zamandır onun olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Hogwarts'ın neden hatırlaması için en uygun yer olduğunu anladı. Çünkü hatırlamayı en çok burada, bu anda istiyordu. Eğer karşısındaki çekici kız bir zamanlar onun olmuşsa, az önce ipuçlarını verdiği gibi adamışsa kendini, bunun nasıl olduğunu öğrenmeliydi. Bunun nasıl olduğunu hatırlamalıydı.

    Karmaşıklığın had safhada olduğu her anda olduğu gibi zihni öyle hızlı çalışıyordu ki gözlerinin önünden geçen düşünceler seline kapılıp bilincinin kaybetmemek için kapamak zorunda kaldı göz kapaklarını. O birkaç saniye boyunca zihnine akan düşünceler canını yaktı, başının öne doğru eğilmesine, dudaklarının gerilmesine, gözlerinin kısılmasına neden oldu. Arka plana atılmış anılar tekrar gün ışığına çıkmak için beyin zarına baskı yapıyorlardı sanki. Gayret etti dayanmaya, içindeki hatırlama isteği o kadar arsızlaşmıştı ki, ona dayanması için daha fazla güç verdi. Tüm bunların sonunda direncini kıran, acı dolu bir hırıltı çıkararak öne doğru kaydığını hissetmesine neden olan sancı mağlup etti onu. iyi değildi. Kesinlikle hiç iyi değildi. Göz kapaklarının içindeki görüntüler teker teker dağılırken düştüğünü hissetti, ayaklarının kendisini taşıyamadığını. Gözlerini açmalıydı, savaşmalıydı bununla. Gösterdiğine inanamadığı bir gayretle göz kapaklarını aralarken omzundan sertçe tutan eli hissetti. Lilith... Gözlerinin önündeki oda hala dönerken elini takatsizce kaldırıp omzundakinin üstüne koydu. "İyi değilim." diyebildi sadece. Omzunun altından dolanıp vücudunu saran kolundan güç alarak hafifçe yaslandı Lilith'e. Dünya artık daha yavaş dönüyordu etrafında, her adım tuhaf hissettiriyordu. Ayakta durmak artık imkansız gibi gözükmemeye başladığında ağırlığını ayaklarına verdi. Yürüdükleri koltuklara vardıklarında ise dünya dönmeyi tamemen bırakmıştı. Şöminenin önündeki koltuklardan birine attı kendini minnetle. Gözlerini cadınınkilere çevirdi mahçup bir ifadeyle. Ona karşı hissettiği çekim, duyduğu minnet ve hayranlık içinde yakıcı bir karışım oluştursa da onun gözlerinde bir dakika önce gördüğü tutkuyla yarışamazdı bile. Vücudunu öne doğru eğdi, dirseklerini dizlerinin üstüne koyarak karşısındaki kıza baktı.

    "Lilith, bana bizi anlat."


    En son Bradley John Blythe tarafından Perş. Ara. 24, 2009 4:30 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Gisela Lilith Griswald
    Gisela Lilith Griswald
    Kofti


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 27
    Taraf : Impartial
    Rp Partneri : Bradley
    Kan Saflığı : P.
    Lakap : Yk
    Ruh Hali : İkinci İlk Öpücük Kustah10
    Tanınmışlık : 6

    Ödüller : YoK

    İkinci İlk Öpücük Empty Geri: İkinci İlk Öpücük

    Mesaj tarafından Gisela Lilith Griswald Perş. Ara. 24, 2009 1:27 am

    Ortak salon sıcaktı üşümeye başlayan ellerinin aksine. Gözleri onunkilerin üzerindeyken, hisleriyle büyücüye çok yüklendiğini düşündü. Bir terslik vardı evet, bilmesi gereken bir terslik. Anladığı kendisine yeterken, ona ne sorabilirdi ki? Sorsa bile, ne öğrenecekti? Anladığından fazlasını hatırladığına şüpheliydi. Kendi adını bile başkalarının ağzından duyup hatırlayan sevgilisi, karşısında bomboş bir sayfa gibi duruyordu. Ateşi ona yansıdığında, maziyi görüverdi. Koca bir boşluktan kendisine yansıdı ateşinin parlaklığı. Gözlerini kıstı. Ne düşünmesi ve ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Varlığını yeniden eskisi gibi kalbinde ve düşüncelerinde hissetmesini arzuladığını biliyordu sadece. Delice istiyordu bunu. Onun içinde yeniden var olmayı. Ruhuna hitap eden her güzel düşüncenin kaynağı haline gelmeyi.

    Sözlerinin ardından manasız bir sessizlik doldurdu ortalığı kısa süreliğine. Onun nefesindeki değişikliği bile fark ediyordu Lilith. Gözlerinin kısılışı, gözbebeklerinin büyümesi, hafifçe eğilmesi… Bütün bunlar Bradley için normal değildi. Onun yanındayken dengesiz hissettiği bir gerçekti; ancak böyle kararlı bir yeniliş halini daha önce sevgilisinin bedeninde görmemişti. Dudaklarının arasından gelen inlemenin ardından gözleri kısıldı genç cadının. Kalbi hızlandı, beklemeye başladı. Takati kesilene dek ayakta kalmaya çalışan güçlü bedene baktı çaresiz. Sanki kendisine ait değilmiş gibi canı yandı. Dengesini yitiren büyücünün omzuna dayadı elini sertçe, bunun yetmeyeceğini anladığı an beline doladı kolunu. Güçlü bedenine rağmen savunmasız görünüyordu. Kendisine yasladığı vücudu sıcaktı. Gözünün önüne dolan manzaraların kendilerine ait olması için içinden en güçlü yakarışını yaptı. Burnundan verdiği kesik nefesin ardından bütün gücüyle kendisine yükledi onu. Şöminenin karşısındaki koltuğa götürdü sessizce. Yavaş adımlarının her birinde sanki kaybolmuş gibi hisseden kendisiydi. Bir yabancıydı onun için kısa süre önce. Belki birlikte olmak istediği, belki istemediği…Her zaman aklında derin izler bırakacak cümle yine yankılandı aynı yerde. ‘’ Sen Lilith olmalısın…’’ Koltuğa bıraktığı bedenin güvende olduğuna emin olduktan sonra, hafifçe kapadı gözlerini bir saniyeliğine. Nefes alıp verişini saklamadı. Göğsü derin bir nefesle inip kalktı. Kendisine dönen gözleri kaçırmadı. Bakışlarını aydınlığa rağmen büyüyen gözleriyle yakaladı. Son sözleriyle karşılarında sakince yanan ateşten birkaç çatırtı duyduğunu sandı.

    Nefesini alırken büyücünün gözleri üstündeydi. Başını arkaya yatırdı. Burnundan verdiği nefesin sonunda yavaşça boynunu kaldırdı. Omuzları düştü konuşmaya başlamadan önce. Vücudunu sevgilisine çevirdi. Benliğinden yayılan sıcak hissi onunkine vurdu. Biraz daha güçlü hissediyordu. Hissetmeliydi. İkisini anlatacaktı ona. İlişkilerinin nasıl bir temel üstünde olduğunu ve buna rağmen nasıl uçurumun kenarında hissettirdiğini. En güvendiği şey olduğunu ve nasıl ölesiye tehlikeli hale gelebileceğini. Yüzlerini nasıl güldürüp aynı anda nasıl sonsuz kahroluş sürgünlerine yollayabileceğini anlatacaktı. İkisinin var oluş sebeplerinin tek başına ne ifade ettiğini, bir araya geldiklerinde taşıdıkları duyguların çevrelerini nasıl sarmaladığını anlatacaktı. Dudaklarını birbirine bastırdı hafifçe. Bilinçsiz, kendisini öptüğünü düşündü onu ilk gördüğü anda. Tepkisiz, sadece sabırla beklediğini. Sıcacık olmasını umduğu nefesini yalnızca burnundan hafifçe verişini, şaşkınlığını… Delirecek gibi yükseliyordu ara ara siniri. Gözü dönmeden başlamalıydı anlatmaya ve sakinleşmeliydi.

    ‘’ Biz, Bradley.’’ Ateşin çıtırtısı arttı birkaç kıvılcımla. Öyle olduğunu sandığı için başını kırmızı turuncu alevlere çevirdi. Ardından derin bir nefes alıp yeniden büyücünün yüzüne çevirdi bakışlarını. ‘’ İkimiz, birbirimizin varlığından bir iki yıl evveline kadar haberdar değilmiş gibi davranan iki zavallıydık. Geceydi, dışarıdaki havanın soğukluğunu buğulu camdaki aksime bakıp anladığım günlerdendi. Başımı kitapların arasına gömdüğüm ve hayatı unuttuğum anlardan birinde başımı kaldırdım. Camda yansımanı gördüm. Bileğimi kavradın yanıma yaklaşıp. Beni kitaplardan ayırdın. Konuşmuyordun.’’

    Ateş canlanmıştı. Hemen sağ omzunu ısıtan ateş, yükseliyor gibiydi. Lilith buna inanmak ister gibi gözlerini aydınlığına çevirmeden devam etti. Sağ eliyle büyücünün bileğini kavradı nazikçe. Son cümlesinin son hecesinde yeniden bıraktı. Bakışlarıyla tutuyordu onu. Düşmesine izin vermeyeceğine dair güven vermek ister gibi, bedenini başka tarafa çevirmiyordu.

    ‘’ Öylece doğruldum. Ayağa kalktım ve sana yaklaştım. Bilirsin, pek konuşmazdık. Tepkimi ölçmek için bekledin. Yaklaştın yüzüme. Hiç konuşmadık. Hiç…Verdiğim nefesi öpücüğünle kestin. Böyle başladı.’’

    Nefesi daralır gibi oldu cadının. Eskiyi hatırlamak güzeldi. O andan sonra ikisi de birbirlerinin farkına varmışlardı. İçindeki boşluğun ve aylardır hissettiği heyecanın ne olduğunu o anda anlamıştı genç cadı. Üzerinden geçen iki sene, kök halinde diktiği bitkiyi koca bir ağaca dönüştürmüştü. Şimdiye döndürmedi düşüncelerini acıtmaması için. Dinleyen büyücünün yüzüne yansıyan ışığın rengine odaklandı. Uzanıp elini yanağına götürdü. Dayanamamıştı. Ona dokunduğunda sıcaklığı hissedip mutlu oldu. Dudakları ondan bağımsız dökmeye başladı kelimeleri avuçlarına.

    ‘’ İki yıl boyunca her sabah seni oturduğumuz yerde bekledim. Sen de gelip, beni elimden tutup, uykulu gözlerinle, kendine sardın. Öylece saatlerce durabildiğimizi hatırlamasan da, hissetmelisin. ‘’ Elini büyücünün yanağından çekti. Bunu kendi başına yapması gerekiyordu. ‘’ Benim yakıcı dengesizliğime katlanabilen bir tek sensin. Senin uçlarda yaşamayı sevdiğin duygularının sınırlarını genişleten sadece benim. Dokunduğun her yanı karıncalandıran, buna rağmen bana dokunmadan da uzaklara savuran, hissettikçe güçlendiren ve bu duygu karşısında acizleştiren bir gerçeklikle sarılıyım. Buna sen de dahilsin. Yalnızca, şu an için, göremiyorsun.’’

    Boğazında düğümlenen cümleler acı vermeye başlamıştı. Varlığına sebep olan şeye lanet etmemek için zor tutuyordu kendini. Onu kendisinden çalmış gibi hissediyordu. Başını eğdi. Saçları hafifçe öne döküldü. Bir süre düşünmeliydi. Çığlık atmadan ve lanet etmeden, ölmek ister gibi ağlamadan konuşmaya nasıl devam edeceğini düşünmeliydi.
    Bradley John Blythe
    Bradley John Blythe
    Kofti


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 28
    Taraf : Tarafsız
    Rp Partneri : Lilith
    Lakap : Brad
    Ruh Hali : İkinci İlk Öpücük Eglenc10
    Tanınmışlık : 13

    Ödüller : YoK

    İkinci İlk Öpücük Empty Geri: İkinci İlk Öpücük

    Mesaj tarafından Bradley John Blythe Perş. Ara. 24, 2009 4:21 pm

    Oturduğu koltukta dirseklerinin etine acıtacak kadar baskı yapmasına aldırmadan izliyordu karşısındaki cadıyı. Gözlerini kapatıp başını arkaya yatırmasını, omuzlarının hemen altına dökülen saçlarının kürek kemiklerinin arasına kadar inmesini, kapalı göz kapaklarının kasılmasını, aldığı derin nefeslerle göğsünün şişmesini seyretti. Ne hissediyor acaba, diye düşündü sessizce. Bunu kendine sorar sormaz içinden gelen bir ses karşılık verdi. Öfke... Bu sesin kaynağının ne olduğu hakkında hiçbir fikri olmasa da sesin haklı olduğuna emindi. Öfkeliydi kesinlikle, hem de öylesine öfkeliydi ki onu hiddetlendiren şeyi eline geçirse parçalayacakmış gibi gözüküyordu. Peki bana karşı ne hissediyor, diye sordu tekrar içindeki o sese. Cevap birkaç saniye sonra geldi, öylesine ağırbaşlı ve vurucu bir tondaydı ki büyücüyü sersemletti. Sana delicesine aşık.

    "Biz," diye başladı konuşmaya. İlk sözcüğü öylesine hissederek söylemişti ki büyücü kendi adını tam olarak duyamadı. Karşısındaki kızın sesi kulağında yankılandı bir süre. Biz... Neler ifade ediyordu acaba? Belki sadece öfkesinden dolayı bu şekilde baskın söylemişti o üç harfi, ancak o an gözlerindeki öfkenin bambaşka bir renge bulandığını görmekti büyücüyü etkileyen. Lilith aldığı nefesin ardından anlatmaya devam ederken, kendini kaptırmış bir şekilde dinliyordu. Kızın gözlerindeki öfkeyi kaplayan o renk belirginleşmişti, ses tonundaki sitem biraz daha geriye çekilmiş, yerini keyifli bir özleme bırakmıştı. Anlatırken sanki tekrar yaşıyor gibiydi ilk öpüşmelerini. Gerçekten güzeldi. Çok daha güzel olabilirdi, eğer kendisi de onun gibi hatırlayabilseydi. Başka birinin hikayesini dinliyordu şu anda. Tanımadığı, tanımak, dahası yerine geçebilmek için her şeyini feda edebileceği bir erkeğin hikayesiydi bu dinlediği. Kızın eli uzanıp bileğini kavradığında hissettiği şey tam olarak buydu. Tüm bu duyduklarının, kızın nazik ve hevesli dokunuşunun, ses tonundaki cazip tatlılığın, gözlerindeki ateşin bir zamanlar kendisine ait olduğuna inanmak için zorladı kendini. Böyle bir düşünceyle savaşmanın mantığı olup olmadığına aldırmadan isteklerinin gücüyle saldırdı beynindeki dogmalara. Hiçbir anısı olmadan iki yılı özümseyebilir miydi bir insan? Ya da bir saat öncesine kadar tamamen yabancı olduğu birini hayatının en önemli parçası haline getirebilir miydi? Elinde hiçbir anı, kendi belleğine dayandırabileceği hiçbir kanıt olmadan o iki yılı yaşamış gibi hissedebilir miydi? Kafası sorularla doluyken yüzüne dokunan el bembeyaz bir perde çekti tüm bunların önüne. Dokunuşu öylesine yumuşak ve baş döndürücüydü ki, gözlerinin kapanmasına engel olamadı. Avuç içi yüzüne sürtünüp yukarı aşağı hareket ederken baş parmağı bırakmamak ister gibi işaret parmağıyla arasında kalan kısmı hafifçe sıkıyordu. Sözcüklerinin her biri zihnine kazınırken bu temas onu sonrasında en ufak ayrıntıyı bile hatırlayacağı derin bir sarhoşluğa sürüklüyordu. Derken eli çekildi, ses tonu alevlendi cadının. Sanki hissettikleri canını acıtıyordu. Sanki değil, acıtıyor, diye araya girdi içindeki ses. Sonra genç cadı başını öne eğdi, kulaklarından kurtulan birkaç tutamın yüzüne düşmesine izin vererek. Aldığı nefeslerin arasında çenesinin hafifçe titrediği görülebiliyordu. Dayanılabilecek gibi değildi bu manzarayı seyretmek, tenine batırılan yüzlerce iğnenin vereceğinden daha büyük bir acı hissettirdi büyücüye. Karşısındaki kız acı çekiyordu kendisi yüzünden. Dudaklarının iç kısmındaki deriyi ısırdı bunu kaldırabilmek için. Katlanılabilecek gibi değildi bu his. Ayağa kalktı.

    Yavaşça vücudunu onunkine yaklaştırırken kokusunu duydu. Kendisini saran ferah ve tatlı koku içindeki acıyı daha da körükledi. Ona sahip olmayı hak etmiş miydi acaba, hak ediyor muydu? Böylesine kutsal bir güzelliğe dokunmaktan çekinerek kollarını beline doladı. Bir kolu dirseğinden yukarı doğru kırılıp elini kürek kemiklerinin yukarısındaki saçlara taşırken yavaşça kendine bastırdı onu. Ne yaptığı hakkında bir fikri yoktu veya neden yaptığı hakkında. Sadece bunu istiyordu. Böyle olması gerektiğini söylüyordu içindeki ses. Bir içgüdüden çok daha fazlasıydı, var olmak için ona bırakılmış tek yol gibi gözüküyordu. Sessizce nefes alıp verdi kollarındaki bedenin rahatlamaya başladığını hissedene kadar. Hiçbir şey söylemedi, aklına söyleyecek hiçbir söz gelmiyordu. Teselli etmek için şu anda en kullanışsız araçtı sözler. Sadece kendisini hissettirmeliydi. Anın mükemmelliğine kendini kaptırmış vaziyette öylece dururken bedenine dolanan kolları hissetti. O anda aklına geldi tüm bunları böylesine bilinçli olarak yapmasının esrarengizliği. Anlayamıyordu bunu. Daha önce hiç görmediği, hiç dokunmadığı birini sarmak nasıl böyle tanıdık hissettirebilirdi? Zihni hala boştu, hala hiçbir anı yoktu orada, ama artık o kadar da öfkeli değildi bu konuda. Kızın teninden yayılan o taze koku burnunu doldururken, kapalı gözkapaklarının ardına birbirine dolanmış gökkuşaklarıyla dolu bembeyaz bir perde indirirken huzurlu olmaktan başka bir seçeneği yoktu. Gözlerini açtı, başını yavaşça geri çekti. Bir elini yavaşça Lilith'in çenesine kaydırdı, okşarcasına dokundu pürüzsüz tenine. Nazikçe kaldırarak kendisine bakmasını sağladı. Düşüncelerini nasıl anlatacağı konusunda en ufak bir çaba harcamadan içindekilerin dudaklarından dökülmesine izin verdi.

    "Bana anlattıklarını hatırlamıyorum, hiçbirini, bunun için üzgünüm. Ama bir şekilde, bir zamanlar bunları seninle yaşamış olduğumu bilmek hoşuma gidiyor, hem de çok."

    Gözlerini onunkilerden ayırmadan seyretmeye devam etti cadıyı. Yuvarlak bir şekilde açılmış gözlerinin ortasındaki gözbebekleri irileşmişti. Kısa, düz bir çizgi halini almış dudakları aralanmadı. Hiçbir şey söylemedi. Merakla karışık bir beklentiyle bakıyordu, bu haliyle oldukça tatlı ve çekiciydi. Büyücü yüzünü onunkine yaklaştırdı, ta ki burnunun ucu onunkine değene kadar. Bu teması hissettiğinde ise gözlerini yumdu. Genç cadının verdiği nefes dudaklarına çarparken onu içine hapsetmek ister gibi nefes aldı. Ciğerlerini onun nefesiyle doldurma düşüncesinin keyfini tadarken sırtındaki ellerin yukarı kayıp boynuna dolandığını hissetti. Hiçbir bakışın, hiçbir sözün, hiçbir duygunun ifade edemeyeceği bu anda, ona söyleyebileceği, elinde kalan tek sözcüğü fısıldadı yavaşça.

    "Lilith..."
    Gisela Lilith Griswald
    Gisela Lilith Griswald
    Kofti


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 27
    Taraf : Impartial
    Rp Partneri : Bradley
    Kan Saflığı : P.
    Lakap : Yk
    Ruh Hali : İkinci İlk Öpücük Kustah10
    Tanınmışlık : 6

    Ödüller : YoK

    İkinci İlk Öpücük Empty Geri: İkinci İlk Öpücük

    Mesaj tarafından Gisela Lilith Griswald Çarş. Ara. 30, 2009 6:36 pm

    Bazı aşkları yaşamak için bir ömür boyunca çarpar etten ve kemikten bir vücudun kalbi. Sorular sormaz, kabullenir her kötü ihtimali. Yalvarışları sadece aşkadır. Acıdan ağlamaz asla, aşk için ağlar. Her hareketinde özlemli bir sızı sarar kaslarını. Özgürlüğü onun yanında tamamlanır. Eş ruhuyla bir araya gelişi, törenlerle kutlanır. Adaklar adanır gecelerde. Yüreğinde başlayan bayram dudaklarında son bulur sevgiliyle. Sarhoşluk anlam kazanır. Yükselmenin pek çok yolu keşfedilir. Sona ulaşan cümleler kısadır. Nefesler kısadır. Varlıklar teker teker faydasızdır, zavallıdır. Ancak ikisi birleştiğinde her açıdan anlam dolu bir bütün oluşur. Evirip çevirip baktığında gözler, aynı ışıltıyla kamaşır. Göz bebekleri büyüdüğünde, ya bir dokunuş başlar ya biter. Gün, duru bir ırmak gibi akar gider. Kimse farkına bile varmaz.


    Önüne düşen saçları, ayağa kalkan büyücünün rüzgarıyla sallandı. Kokusunu içine çekmeye çekindiğini itiraf edemedi kendisine, tuttuğu nefesini yeniden alana kadar. Yakıcı koku ciğerlerine dolarken kaşlarını çattı. Büyücünün ardından doğruldu. Ayağa kalktığında bedenini kollarının arasına alışını hayretle izledi. İhtimaller beynini doldurdu. Gözlerinden taşmak üzere olan milyonlarca soruyu yuttu. Bekledi. Her anları büyülüydü. Hepsi özeldi. Bunu bozmamak için dilini ısırdı. Meraktan ölecek gibi hissediyordu. Boynunun arkasında bir ağırlık hissetti büyücünün kolları beline, ardından kürek kemiklerine dayanıp, narin vücudunu göğsüne bastırdığında. Kollarında bayılma ihtimalini engelledi. Kendisine geldiğinde onu yanında bulamamaktan korkuyordu. Bir yandan da bütün bu tersliklerin bir rüya olmasını umarak bu ihtimal çok çekici geldi. Ancak direnişini sürdüren bedeni ayakları üzerine daha sağlam bastı. Çenesini dayadığı omzunun üstünde, dudaklarını ısırdı hafifçe. Saçlarından gelen yumuşak kokuyu parfümüyle karıştırıp çekti içine. Genzinde tanıdık bir tat hissetti. İçi ürperdi. Öyle yakınlardı ki. Öyle aşıklardı.

    Dudaklarının altına giden büyücünün eli, çenesini tutup yukarı kaldırmıştı. Dudaklarından dökülecekleri deli gibi merak eden Lilith, kendisini her şeye hazırlamıştı. Bunların bir oyun olması gibi hastalıklı bir ihtimale bile hazırdı. Tek arzusu sevdiği adamın düşüncelerine yeniden dolabilmekti. Bunun için vücudundaki bütün kanı durdurdu. Kalbini , beynini o ana odakladı. Dinledi. İnce dudaklardan duyduğu her kelimeyi dikkatle dinledi. Duyduklarıyla içinde gök gürültüleri peydah oldu. Ardı ardına gelen büyük gümbürdüler arasında görüşü bulandı. Büyücünün nefesi onunkine yaklaştıkça titrediğini hissetti. Burnunun ucundaki teması, yüzünün onunkine ne kadar yaklaştığını hissedince istemsiz kollarını sırtından aldı. Boynuna doladı sevgiyle. Zamanın alıştırdığı gibi yapıyordu. Bunları yapan onun bilinçaltıydı. Vücuduydu, ruhunun kendisinden bağımsız tarafıydı. Kollarını onun boynuna dolarken istekliydi, anlayışlıydı. Hırslıydı. Adını duymaktan delice keyif aldığı dudaklarda sabitledi gözlerini. Kollarını boynundan ayırmadı. Nefesini olduğu gibi içine çekti. Adını söylerken kendi nefesini verdi. Gerçekten tenini en yakıcı haliyle ele geçirmiş olan ölümcül duygular, öylece onu öpmesine izin verebilir miydi?

    ‘’ Bradley, gel.’’

    Elinden tutmak için kollarını boynundan indirdi. Hafifçe çektiği büyücünün merakla, karşı koymadan adımlarını takip ettiğini biliyordu. Ortak salonun kapısından çıkarken dizleri titriyordu. İki kat aşağı inerlerken ortalıkta kimselerin olmayışı dikkatini çekti. Yatmak üzere dağılıyor olduklarını fark etmedikleri cadılar ve büyücüler, hala kütüphanede, büyük salonda ya da bahçede geziniyor olmalıydılar. Tenha koridorlardan özel sınıfın kapısına vardıklarında etrafına bakındı Ravenclaw’lı cadı. Büyücüyü içeri çektikten sonra kapıyı arkalarından kapadı. İçini yaran bir acı dalgası tırnak uçlarına kadar indi boynundan. Yutkundu zorlukla. Kısmen karanlık sınıfta yaşananları hatırladı. Daha önce oraya gelişlerini. Kapıyı gözetleyerek nefesini içine üfleyişini. Parmaklarını onun parmaklarına dolayarak gösterdiği sevgisini getirdi gözlerinin önüne. Kapının hemen ardına yasladı büyücünün bedenini nazikçe. Saldırganlığı sözlerindeki tınıdaydı. Yüzünü ortak salondaki gibi yaklaştırdı. Sıcaklığının etraflarını sarmasına izin verdi. Eski zamanları çağırdı görüşüne. İkisinin de doğru yerlerde olup olmadığını teyit etti anılarına göre. İkna olduğunda sağ elinin avcunu Bradley’in başı üstünden kapıya dayadı. Nefesi mervidenleri indiği için hızlanmamıştı.

    ‘’ Buraya daha önce de geldik. Anımsa.’’

    Dudaklarını onunkilere bastırdığında, umrunda olan tek şey, büyücüye, kime ait olduğunu hissettirmekti.
    Bradley John Blythe
    Bradley John Blythe
    Kofti


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 28
    Taraf : Tarafsız
    Rp Partneri : Lilith
    Lakap : Brad
    Ruh Hali : İkinci İlk Öpücük Eglenc10
    Tanınmışlık : 13

    Ödüller : YoK

    İkinci İlk Öpücük Empty Geri: İkinci İlk Öpücük

    Mesaj tarafından Bradley John Blythe C.tesi Ocak 02, 2010 9:07 pm

    Ortak salondan çıkıp iki kat merdiveni hızlı adımlarla indikten sonra duvarları kısa aralıklarla yerleştirilmiş meşalelerle aydınlanan bir koridora girmişlerdi. Bileğini kavrayan parmaklar dokundukları yeri hafifçe sıkıyordu. Büyücü ise itaat ediyordu sessizce. Nefesini dudaklarında hissettikten sonra önündeki kıza karşı gelmesi ihtimal dahilinde bile değildi. Burnuna çalınan kokusu duyularını uyuştururken yürümeye devam etti. Nereye gittikleri hakkında bir fikri yoktu, okulun hatırlayamadığı yüzlerce köşesinden birindeydi. Adımlarını birbiri ardına sıralarken kafasında kızın sözleri yankılanıyordu. Bileğimi kavradın yanıma yaklaşıp... Bilirsin, pek konuşmazdık... Verdiğim nefesi öpücüğünle kestin... Tüm bu söyledikleri artık biraz daha gerçekçi geliyordu kulağa. Onu kollarına aldığında yaptıklarının bir şekilde yapması gerekenler olduğunu biliyordu. Peki bu, hatırlamak mıydı? Bilmiyordu. Sadece ne yapması gerektiğini biliyordu. Bunu daha önce hiç yapmamış gibi hissediyordu hala, hiçbir yerde, hiçbir zaman. Birkaç dakika önce olanlar ilk seferdi. Bir çeşit deja-vu gibiydi. Burnunun ucu onunkine değeceği an, kollarının boynuna dolanacağını biliyordu. Acaba Lilith'in bahsettiği önceki sayısız seferde de mi böyle olmuştu? Yoksa tüm bu olay zihniyle hayal gücünün ortak ürünü bir şaka mıydı? İlk ihtimalin doğru olmasını umarak derin bir nefes aldığı sırada durdular.


    Kapıyı aralayıp içeri girerken çoktan odayı incelemeye başlamıştı bile. Oldukça loş bir yerdi, sadece pencereleri örten perdelerin kenarlarından sızan birkaç demet ışınla aydınlanıyordu. Gözünü odanın ön tarafına kaydırırken küçük gözlemi Lilith'in yumuşak ama kesin dokunuşuyla kesildi. Genç cadının hafifçe ittirerek kapının ardına yasladığı bedeni anlık şaşkınlığı üstünden atarken kasıldı. Yüzü kendininkine yaklaşırken kapanmaya yeltenen gözlerini açık tutmak için zorladı. Yine o haldelerdi, yine o hisle sarmalanıyorlardı. Lilith'in eli kapıya dayanırken dirseği onu orada sabitlercesine omzuna baskı yapıyordu. Ağırlığını üstüne veren bedenin her kıvrımını ezberlemek istermiş gibi yoğun bir şekilde hissederken dudaklarının arasına kadar gelen nefesini saldı. Göğsünün inmesiyle dudaklarına birkaç santim daha yaklaşan dudaklar aralandı. Emredercesine söylediği sözcükler göğsünün hemen altında başlayan sıcak bir dalganın tüm tenine yayılmasına neden oldu. Bu dalganın etkisiyle neredeyse ufak bir hırıltı çıkararak aldığı nefes Lilith'i uzaklaştıramamıştı. Kendininkileri örten dudaklar onları sert ve tutkulu bir şekilde öperken, Bradley sadece bir saniye bekledi. O bir saniyede Ortak Salon'a girdiği zaman aldığı öpücükte yapmadığı bir şeyi yaptı, Lilith'in dudaklarını tattı. Çilek aromasının dudaklarının kendi tadıyla birleşince verdiği muhteşem tadın yarattığı isteğe karşı koymayıp karşılık verdi öpücüklerine. Elini yavaşça belinin iki yanına koydu, avuçlarının içini sürterek, bluzünün altındaki tenini açıkta bırakmaya aldırmadan gezdirmeye başladı. Hiçbir ritme veya düzene uymayan elleri cadının belinin en hassas noktalarında gezinirken, öpücükleri bedenlerinin hızlanan temposuna ayak uyduruyordu. Lilith'in diğer eli sırtından yükselerek yavaşça ensesine kaydı, oraya düşen saçları parmaklarının arasına alarak çekiştirdi. Aldığı keyfin etkisiyle cadıyı daha sert ve tutkulu öpen büyücü kafasını kurcalayan bütün soruları kapalı kutulara hapsetmişti. Sadece onu hissediyordu kollarında, vücudunun nasıl kıvrıldığını, öpücüklerinin meçhul ritmine nasıl ayak uydurduğunu. İstediği tek şey onu daha yükseklere taşımaktı.

    Ellerini belinden ayırarak omuzlarına kaydırdı, uzaklaştırdı onu. Ensesine tutunan parmaklar uzaklaşmamak için bastırdı oraya, tırnaklarının verdiği acıyla birlikte hissettirdiği keyif, parmaklarının altındaki vücudun kıvraklığıyla birleşerek büyücüye muazzam bir keyif yaşattı. Buna rağmen diretti onu uzaklaştırmakta. Sonunda bunu başardığında ise gözlerine baktı. Gözlerde belirgin bir kızgınlık vardı, neden yaptın bunu diye isyan edercesine bakıyorlardı. Bu bakışlara karşılık olarak isteğini sundu ona gözlerini devirip dudaklarını ısırarak. Sağ gözünün altı kasılıyordu istekten, tüm yüzünü kaplayan karıncalanma hissine mağlup düşerek. Yüzündeki tepkili ifadenin yerini yavaş yavaş memnuniyete bıraktığını fark edip bakışlarını aşağıya indirdi, şahdamarının belli olduğu boynuna, aldığı derin nefeslerle inip kalkan göğüslerine, bluzünün bir kısmını açıkta bıraktığı beline. Teninin eşsiz beyazlığının etkisiyle gözleri kısıldı, öylesine tarifsiz bir istek belirmişti ki içinde, gözlerini yumdu ve başını kaldırdı. Tekrar o gözlere baktı, daha sonra da biraz önce öptüğü dudaklara. Lilith'in alt dudağını ısırdığını görmek oldu onu mahveden. İçindekileri tutan zincirler yok oldu o an. Bir kolunu beline dolayarak sertçe çekti onu kendine. Daha vücuduna bastıramadan onunkini, dudakları birleşmişti. Ancak bu temas çok uzun sürmedi, zira büyücünün dudakları kollarındaki kızın çenesinin yan tarafına kaymıştı bile. Oradan kulağının hemen altına ilerledi sessizce. Öpücükleri git gide daha ıslaklaşırken saçlarının arasına giren elleri hissetti. Saçlarını çekiştiren parmakların kuralsız okşayışını tadarken dudaklarını boynuna kaydırdı. Bu kısa yolculuk sırasında duyduğu derin nefes kendisine bastırdığı vücudun titremesine neden olmuştu. Ellerini belinden ayırdı, tenine dokunmayı bırakmadan omuzlarına götürdü. Bembeyaz tenini giysilerinin korumasından arındırırken kollarındaki kızın boynundaki dudakları kıvrıldı arsız bir gülümsemenin etkisiyle. Oraya doğru ilerlerken geçtikleri her yere ıslak öpücükler bıraktılar. Omzunun kenarına kadar kaydırdığı askıları orada tutarken öpmeye başladı Lilith'in pürüzsüz tenini. Saçlarına çarpan ılık rüzgar onun nefesiydi. Dudaklarının altında ıslanan onun teniydi. Ve ikisi, oracıkta belirsiz bir geçmişte kaç kez yaptıklarını bilmedikleri bir ayini tekrarlıyorlardı.
    Gisela Lilith Griswald
    Gisela Lilith Griswald
    Kofti


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 27
    Taraf : Impartial
    Rp Partneri : Bradley
    Kan Saflığı : P.
    Lakap : Yk
    Ruh Hali : İkinci İlk Öpücük Kustah10
    Tanınmışlık : 6

    Ödüller : YoK

    İkinci İlk Öpücük Empty Geri: İkinci İlk Öpücük

    Mesaj tarafından Gisela Lilith Griswald Paz Ocak 10, 2010 3:35 pm

    Kolunun gerildiğini hissediyordu avuç içini yasladığı kapıdaki hareketlenmelerde. Menteşeleri tamamen birbirine oturmamış, aralıktan serin havanın sızdığı tahtanın üzerine kapanan parmaklar yavaş yavaş indi dudaklarına verilen karşılıkla. Bu sefer, ilk öpücükleri gibiydi büyücünün nefesindeki titreyiş. Ellerinin beline dolanışını hissettiğinde, yumuşak ve sıcak avuç içlerinde yanmaya başlayan duyguları tattı. Üstündeki ince bluzu sıyırırken titremeye başlayan bedeni, onun sakin ve tanıdık dokunuşlarıyla sakinleşti. Yüzündeki ifade, özlemişliğini yansıtır gibi acı doluydu. Keyif almaya uzaktı henüz. Sakinleşmeye odaklanıyordu. Kollarında, sızı dolu eksikliğini giderdiğinde, kalbini hızlandıran sakinliğini de yaşayacaktı. Ensesine inen elleriyle kızıl kahverengi saçlarını çekiştirdi hafifçe. Parmakları ince tellerin arasında kayboluyordu. Tenine değiyorken küçük aralıklardan, onun tepeden tırnağa dağılan sıcaklığının nasıl huzur verdiğini hatırlıyordu. Bilinçli yaptığı her harekete, eski karşılıkları veriyordu Bradley. Alışkanlıklar değişmiyordu. İçinde bir yerlerde hala saklıydı anıları. Kendi belleğinden seçtiklerini öpücükleriyle ona bir bir aktarmaya çalışıyordu cadı. Tepkilerine göre daha fazlasını yüklüyordu, saldırgandı.

    Büyücünün kokusu, tadı, dokunuşları sabitti isteklerinde. Büyüyü felçli zihninden uzaklaştıran talihsiz kazaya lanetler yağdırdı bilinçaltında. ‘’ Ne olursa olsun…’’ İçinden geçirdiği tek ihtimal buydu. Yerle bir olmasını göze aldığı dünyası, zaten anıların silikliğinde anlamsız bir detaydı. Birinin onları fark etmesine, yaşadığı mükemmelliği bölmesi ihtimaline karşı aklından bir anlığına bildiği bütün lanetleri, koruma büyülerini getirdi. Ta ki omuzlarına dayanan eller kendisini hunharca bastırdığı bedenden ayırana dek dinledi kafasındaki gürültülü hali. Kaşlarını çatmış, kendisini öpücüğüyle sersemleten büyücüye bakıyordu. Bir an için gururu incinecek oldu. Gözlerinin devrilmesini, dudaklarını ısırmasını yavaş yavaş yaşadı. Kırılgan bir his yalayıp geçti ruh halini. Göğsü bir nefesle indi yavaş yavaş. Sıktığı elleri gevşedi. Gözlerindeki kızgın bakışlar yerini masumiyet ve hazzın karışıklığına bıraktı. Bakışlarını teninde dokunuşlar gibi hissettiği saniyeler boyunca tuttu nefesini. Tenine değen arzuyu kıpırdamadan yönlendirdi. Aklından geçenleri hissettiğini biliyordu. Düşüncelerinin merkezine bedenini koyan sevgilisine sözlere dökmeye gerek duymadığı sadakatini sundu. Dudaklarındaki minik ısırık, bir şeyleri yine yanlarına geri çağırıyordu. Bunu biliyordu.

    Dudaklarına çarpan dudaklarında başlayan sancı, boynunu takip etti şah damarını geçerek, köprücük kemiklerini sızlatıp göğsüne indi. Karnına kaydı yok eden sıcaklığı, kolları beline dolanırken etrafını sardı. Saçlarının sakladığı yumuşak kokuyu duydu dudaklarındaki ıslaklığı çenesinin yanında hissettiğinde. Her geçtiği yer ardından üşüyordu. Daha fazla tahammül edemediği dokunuşların mimarı parmak uçları kıyafetini zorlamadı bile. Tenine ulaşan büyücünün yetişkin bedeninin nasıl kasıldığını hissediyordu. Göğsünde büyüyen nefesleri, kendisini bastırdığı bedenin her tepkisiyle biraz daha hızlanıyordu. Başını geriye attı boynunu geriye yatırıp, ne kadar süreceği belli olmayan öpücüğe bıraktı kendini. Saçlarına doladığı eli gevşedi. Boynunda minik izler bırakıp omzuna kaydı tırnakları. Kendi düşüncelerinden çıkıp onun zihnine girmiş gibi hissediyordu bedenleri bu kadar yakınken. Kapalı kapılar ardına gizlenmiş bir ışık huzmesi gördüğünü sandı düşüncelerinde. Yaklaştıkça sarsılan bir görüntüye uzattı ellerini. Ardında sakladıklarının neler olacağını bilerek dokunmaya çalıştı. Ancak boynunda hissettiği ufak ısırıkla gözlerini açtı kanı bedeninden çekilerek. Her şey sıralıydı. Dudaklarının teması, dilinin yumuşak okşayışı, ona kendisini ufak ısırıklarla hissettirdiği acı… Alt dudağını dişledi yeniden. Gülümsüyordu. Büyücünün belinde gezen elini tuttu kolunu ardına götürüp. Avcunu elinin üstüne yerleştirdi. Hareketini kontrol ederek parmaklarını üzerindeki kıyafetin diğer omzuna geçirdi. Yavaşça aşağıya sıyırmasını sağladı. Nefesleriyle inip kalkan göğsünü onun bedenine yaslayıp, öpücüklerini kabul etmesi için başını kaldırdı avuçlarının arasına alıp. Çıplaklığını özlemiş bakışlarına, sıcak nefesine minnettar kaldı. Bir süre daha onsuz kalsa ölecekmiş gibi öptü dudaklarını. Parmak uçlarını gömleğinin yakasının değdiği yerde gezdirmeye başladı. Dudakları onunkilerden ayrılana dek bekledi. Kulağında meltem misali esen melodi, hasarlı hayal gücünün kendisine hediyesiydi. Gerçekten duyduğuna şüphesi olmayan ezgiye ayak uydurdu.

    Kapının aralığından kesilen ışığın sebebi, önünden geçen birkaç öğrenciydi. Gürültülü nefeslerini duymuş olacaklarını düşündü yavaşlayan ayak seslerine kulak kesildiğinde. Bir başka öpücüğü hissetti teninde. Yeni kesilmiş sakalların tahriş ettiği boynunda, iz bırakacak bir başka öpücük daha… Saçlarından gelen gergin sesleri umursamadan derin bir nefes verdi. Kapıya çarptı Bradley’in güçlü bedenini. Tahta kapının ardında, kendi dünyasında, sevgilisine bir kez daha ezberletiyordu kim olduğunu. Aşk, cennetteymiş gibi hissettirirken, cehennemdeymiş gibi işkencelerle yoruyordu. . Göğsüne indirdiği kırmızı çizgi, etrafını sardıklarında, yaptıkları şeyi bırakmalarına sebep olacak kadar sarsacak olsa da büyücüyü, cadının yakacak kadar ısınan nefesi hızlanıyordu. Kapının aralığından görünen gölgeler,düğmelerini ne zaman açtığını kendisinin bile hatırlamadığı gömleğin arasından, büyücünün karnına inen tırnaklarının sebep olduğu kesik iniltiyle yok oldu.
    Bradley John Blythe
    Bradley John Blythe
    Kofti


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 28
    Taraf : Tarafsız
    Rp Partneri : Lilith
    Lakap : Brad
    Ruh Hali : İkinci İlk Öpücük Eglenc10
    Tanınmışlık : 13

    Ödüller : YoK

    İkinci İlk Öpücük Empty Geri: İkinci İlk Öpücük

    Mesaj tarafından Bradley John Blythe Cuma Ocak 15, 2010 10:57 am

    Kollarındaki kızın vücudunun verdiği her tepki zihnini darmadağın ederken, tırnaklarının hırçın dokunuşları bedeni üzerindeki kontrolünün son kırıntılarının da yitmesine neden olmuştu. Karnının üstündeki yakıcı sıcaklık orada hissettiği dokunuşu biraz geriden takip ederken, dudaklarının arasından çıkan nefesin kesik bir inlemeye dönüşmesine engel olamadı. Nasıl bu kadar etkilendiği hakkında hiçbir fikri yoktu, olmayacaktı da muhtemelen. Lilith'in ince sesine bürünen nefesleri duyduğu tek şey iken gözlerini yumdu. Düğmeleri pervasızca açılan gömleğinin ne halde olduğuna aldırmadan geriye doğru yaslandı. Aldığı keyif yüzünden gevşeyen yüz hatları çıplak ve gergin teninde hissettiği cezbedici dokunuşların etkisiyle birkaç saniyede bir kasılıyordu. İnce parmakların usulca gömleğinin içine girdiğini hissetti, onu altındaki pantolondan tamamen çıkarıp geriye sıyırdıklarını. Gözlerini açtığı zaman Lilith'in kendisine baktığını gördü. O yeşil gözlerde gördüğü tutkuya daha şimdiden bağımlı olduğunu hissedebiliyordu. Kaç gecesini, kaç rüyasını dolduracaksa bu kız, hepsinde bu ifadeyle çıkacaktı karşısına. Böylesine istekli, böylesine masum görünüşlü ve böylesine günahkar... İnce, kısa ve düz bir çigzi halini almış dudaklar, bakışları karşılaşınca tatmin olmuş gibi kıvrıldı. Yavaşça yaklaşan kız dudaklarını kendininkilerin üstüne örterken, elleri küçük ama tehlikeli oyunların derinliklerine atılırcasına pantolonunun beline sürtünüyordu. Bunu hissettiği anda tepeden tırnağa titredi. Bugüne kadar, geride kalan yaz tatiline kadar neler yapmışlardı acaba... Ona sahip olmak o zaman da böylesine inanılmaz hissettiriyor olmalıydı, şüphesi yoktu buna. Dudakları dolgun pembe dudakların arasında ıslanırken geçmişini kabullenmek istiyordu. Bir şey hatırlamasa bile neler yaşadığını tüm detaylarıyla öğrenip yoluna devam edebilirdi. Arkasına döndüğü zaman hiç ayak izi göremediği bir yol gibi uzanan geçmişinde bir noktanın küçüklüğü kadar büyük bir güzellikti Lilith.

    Dudaklar kendininkilerden ayrılıp inip kalkan göğsüne yönelirken zihni tüm bu düşüncelerden bir anda azad edilmişçesine askıda kalmıştı. Devirdiği gözleri bir süreliğine göz kapaklarının ardında kaldıktan sonra tekrar görmeye başladılar. Elini usulca hareket ettirip dudaklarını karnına kadar indirmiş olan Lilith'in saçlarına kaydırdı. Yumuşacık teller arasında gezen parmaklarıyla alevlere bürünmüş bir şefkati sunarken sevgilisine, onun ıslak öpücüklerinin arasında sunduğu sıcak nefesinin tenini karıncalandırmasını hissediyordu. Yumuşacık dudakların yaşattığı zevke daha fazla dayanamayacağını hissetmeye başlamıştı ki, Lilith'in dudaklarından çıkan iştah dolu ses karşısında inledi. Kaskatı kesilen karnından ayrılan dudakları, aralarından beliren dişlerin tenine sürtünmesini sağlayarak yukarı doğru ilerlerken Lilith ellerini de yukarıya doğru kaydırıyordu. Onun dudakları yukarıya çıktıkça, açık tondaki saçlarını okşayan parmaklarının aralarından kaydığını hisseden büyücünün nefesleri sıklaşıyordu. Vücudunu saran kolları arasında onundu, var olduğunu hatırladığı ilk andan itibaren yaşadığı her şeyiyle benliğini ona adıyordu. Teninden yayılan cazibenin sahiplenilmezliği karşısında onu sadece avuçlarının arasında tutabilecek ama asla dokunamayacakmış gibi hissediyordu. Öylesine mükemmeldi ki parmaklarının arasında tuttuğu, ona dokunmanın iki sonucu canlanıyordu gözünde, ya onu kirletecekti dokunarak, ya da mükemmelliğine biraz daha yaklaşacaktı. Dinledikleri geldi aklına bu anın ortasında. Ona kendisinin olduğu söylenen geçmişte dokunmuştu, bunun mükemmelliğinden bir şey kaybettirmediği ortadaydı. Lilithin ıslak dudakları göğsünün üstünden geçip dudaklarına yönelirken, karşısındaki yüzü avuçlarının arasına aldı ve tutkuyla öptü. Dudaklarından aldığı tat öylesine baş döndürücüydü ki dili dudaklarının arasından kendiliğinden uzandı ve onunkiyle buluştu. Tüm varlığını kaplayan bu tat damarlarının içinde akan sıvının kendisiymiş gibi ele geçirirken bedenini, kollarındakinin sevgilisi olduğuna ikna olmuştu çoktan.

    Bedenine dolanan kollar yavaşça çekilirken, sevgilisinin yüzündeki ellerini gevşetti, onunkilere yaklaştırdı. Birbirine kenetlenen parmakları öpücüklerinin arasında kasılırken nefes bile almıyorlardı. Sadece ikisiydi var olan, etraftaki objeler sadece hayal ürünüydü. Bulanık ve birbirine giren sınırların arasında gerçeklik kavramı avuçlarının içinde yitip giderken iki sevgili öpücükleriyle kutsanıyorlardı. Bu kadar yeni ve bu kadar tanıdık olan bir şeyin nasıl böyle mükemmel olabileceğini anlamlandıramayan zihni sorgulamayı bırakmıştı artık. Sadece onu hissediyordu, parmakuçlarının zorlukla hissedilebilecek dokunuşları yerini daha belirgin, daha sahiplenici ve isteklilerine bırakmıştı. Teninin her noktası onu daha fazla istediğini haykırırken bu isteğe karşı koymak git gide daha imkansız gözüküyordu. Çaresiz bedeninin ipleri ele geçiren arzusuna karşı koyacak gücü bulma şansı yoktu elbette, Lilith'in cazibesi ateşe vermişti tenini bir kere. Boynundan akan iri bir ter damlası bunu kanıtlarcasına göğsüne doğru süzüldü. Aynı şeyi sevgilisine de yaşatmayı delicesine arzulayan büyücü onun dudaklarından ayrıldı. Kızın avuçlarının içinde kalan ellerini onunkilerle birlikte ince beline taşıdı. Ona dokunmak bile böyle baş döndürücüyken, sevişmelerinin nasıl hissettireceğini düşünemeyecek kadar kendinden geçmişti damarlarında gezen zehir yüzünden. Parmaklarını gevşetirken dudaklarını kızın kulağına yaklaştırıp fısıldadı.

    "Dokun kendine, benim ellerimle. Nereye dokunmamı istersen..."
    Gisela Lilith Griswald
    Gisela Lilith Griswald
    Kofti


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 27
    Taraf : Impartial
    Rp Partneri : Bradley
    Kan Saflığı : P.
    Lakap : Yk
    Ruh Hali : İkinci İlk Öpücük Kustah10
    Tanınmışlık : 6

    Ödüller : YoK

    İkinci İlk Öpücük Empty Geri: İkinci İlk Öpücük

    Mesaj tarafından Gisela Lilith Griswald Ptsi Şub. 08, 2010 12:37 am

    Şeytan da bu kadar keyif alıyor muydu günahlarını işlerken. Vesveselerini nefesinin en çeldirici haliyle Lilith’in kulağına üflemeyi bırakan ruhani varlık, büyük olasılık oralarda bir yerlerde durmuş, yok olmadan önce eserini izlemenin keyfini çıkarıyordu. Lilith, isminin cehenneme düşüşünün hikayesini defalarca dinlemişti ailesinin en büyüklerinden. Şimdi hırsla verdiği nefesteki tek etkinin, karşısındaki gergin beden olmadığını biliyordu. Onu günahlarının esiri yapacak vücudu bulana dek dinlenen egosu, Bradley’in dikkatini dağıtan dokunuşlarıyla şekilleniyor, yön değiştiriyordu. Gömleğinin pantolonunun belinden kurtulduğu anda beline dolanan elleri, büyücünün dudaklarında biten öpücükleri, nefesinin çenesine düşen sıcaklığıyla birleştiğinde, mavi bir ateş çıplaklığını sarıyor ve tüm kıvrımlarını esir alıyordu. Ne kadar dirense de bir türlü anlam veremediği doyumsuzluğu, büyücünün kasılışlarıyla son buluyor ve bu süreçte yaşadığı en ufak an bile, onda hayatı boyunca hatırlamaya değecek izler bırakıyordu. Hissettiği en ufak hareketle öpücüklerini daha baskılı, daha hissedilir hale soktu. Dudaklarının içindeki yumuşacık ıslaklık sevgilisinin karnındaki tümseklere, göğsüne ve boynuna bulaşırken, kendi aldığı nefesler hemen onunkilerin ardından geliyordu. Nereye gittiğini bilmediği halde yolunu bulan elleri, bir şekilde saçlarına dolanıyordu. Baharatlı kokusunun tenine sinişini her öpücüğünde bir kez daha duyularına hapsediyordu.

    Dudakları günahını harcadığı bedenle buluşmadan önce, gözlerini yukarı kaldırıp baktı henüz tam olarak doğrulmamışken. Hınç alacağını belli eder gibi teninden, dokunuşlarını gezdirmeye ara vermiyordu. Dudaklarına dönen arzulu ıslaklığın tadını çıkardı saniyelerce. Belli belirsiz iniltiler karışıyordu verdiği sıcak nefeslerin arasına. Büyücünün bas sesi kulağında fısıltıya dönüştüğünde alt dudağını ısırdı. Canının yandığını fark etmeden dişlerinin arasından kayan et parçasının serbest kalışını hissetti. Boynunu geriye yasladı. Elleri, Bradley’in ellerinin üzerinde, belinde bekliyorken, büyücünün cümleleri hala kulaklarına yankılanıyordu. Emredişten uzak olan tavrı, kızın yüzüne bütün ihtişamıyla çarpmıştı. Gözlerini kapadı boynu hala gerideyken. Hareket eden eli, avcunun içerisindeki güçlü parmakları belinin ardına, kıvrılmaya başladığı yere götürüp bıraktı. Diğer elini boynuna kaldırdı. Saatlerce onun kollarında kalışına her zaman aynı ritüelle başladığını hatırlatmak adına bekledi. Hiç tepki vermeden indirdi gözlerini. Büyücünün hareketlenişiyle heyecanını bastırmaya çalışmak için nefes aldı. Bedenini onunkine bastırdı. En ufak tepkisini hissetmek için öleceğini düşünürken, gömleğinden görünen tenini izliyordu.

    Sağ omzuna kaydırdığı bakışları, önce baktığı yeri ısıttı. Cadının odaklanmış hali, umursamaz görüntüsü, büyücünün kanında hala aynı etkiyi bırakıyor muydu merak ederken, beklemekle ilgili sabırsız davranan dudakları, öpücüğünü kavrulan omuza bıraktı. Birkaç seferin ardından engel olamadığı ufak bir ısırık, hücrelerine kadar tek bir sesle dolmasına neden olmuştu. Bradley’den gelen tok inilti, başındaki mırıldanma… Yanında yok olmak ister gibi ayrıldı olduğu yerden. Ellerini saçlarına daldırıp, gözlerinin içine baktı. Parmaklarının arasında kalan saçları hafifçe çekip, bir kez daha aynı sesi duyduğunda, fark edilir bir inleme kendi dudaklarından salınıverdi. Zincirlerini koparan birkaç bas nota, hala beynindeki her keyif noktasına vuruyorken, omuzların geçirdiği tırnaklara aldırmadan, boynuna gömdü dudaklarını. Ne yaptığını bilmiyor, hiç dokunmamış gibi her anın ve santimin tadını çıkarıyordu. Görüşündeki bozukluğa kafasını yormadı. Boynundaki eli avuçlarının arasına sıkıştırıp, eteğinin ucuna yerleştirdi. İstediği küçük oyunlardan uzak, tek bir amaca odaklanmış saatlerdi, ve kulağına dolan her mırıltıda, biraz daha adanmışlığa bürünüyor, kendini koy veriyordu.

    Gün sonuna yaklaşmayı hızlandırmışken, ne nefeslerini kontrol ediyordu büyücünün kollarında, ne de iniltilerini. Canını daha fazla yakan tepkileri onun dudaklarından yükselttikçe, hem yaşadığı anın mükemmelliği artıyor, hem de elleri arasında yok olmaya dair hissettiği inanç artıyordu. Birilerinin onları duyması her dakika daha mümkün olurken, Lilth, Bradley’nin kollarında mahvoluyordu.

      Similar topics

      -

      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 7:57 am